atatürk ile allah arasında

entry5 galeri
    4.
  1. atatürk e dinsiz yaftası yapıştırmak isteyenlerin suratına çarpılması gereken kitaptır.

    kitabın yazarı sinan meydanın yazısını aşağıda paylaşıyorum. yazının sonunda görseller de açıklamalrıyla paylaşılmış.
    http://www.odatv.com/n.ph...ayi-atamayacak-0304131200

    atatürk'ü
    - dinsiz
    - dindarlara baskı yapan
    - cenaze namazı kılınmayan
    - hocaları giyim kulam konusunda zorlayan
    biri şeklinde karalamak isteyenlere okutulmalıdır.
    sadece aşağıdaki paragrafı okusanız bile bu ifitralara çanak tutarak kime / neye hizmet ettiğinizi anlayabilirsiniz.

    Atatürk ün dinsiz gösterilerek Müslüman Türk insanının gözünden ve gönlünden düşürülmesi projesinin dış ayakları da vardır. Üstelik bu proje daha Atatürk ün sağlığında başlamıştır. Örneğin, Alman asıllı Ortadoğu uzmanı Kurt Ziemke, 1930 yılında Die Neu Türkei (Yeni Türkiye) adında bir kitap yayımlamıştır. Bu kitapta Almanya nın Türkiye ye yönelik uygulaması gereken politika ve stratejisi anlatılmaktadır. Bu strateji ve politikalara göre: ingilizler Musul da hedeflerine ulaşmak için bir yandan Türkiye deki ayrılıkçı hareketlere destek verirken bir yandan Kemalist akımın yayılmasını engelleyecek önlemlere başvurmuşlardır. Yapılması gereken Kemalist Cumhuriyetin hem din düşmanı, hem de Kürt düşmanı olduğu temasını ortaya atıp işlemektir. Ziemke nin bu projesi doğrultusunda dış ve iç Türkiye Cumhuriyeti düşmanları dinsiz Atatürk propagandasına 1930 larda başlamışlardır.

    -------------- yazının tamamı -------------
    Atatürk düşmanlarının öteden beri Atatürk e saldırmak için kullandıkları en önemli yöntem, Atatürk ün dinsiz olduğu ve dindarlara baskı yaptığı şeklindeki yalanı durmadan tekrarlamaktır. Yokluk ve yoksulluk içindeki bir toplumla önce emperyalizmi dize getiren sonra da çağdaş bir ulus yaratan Atatürk ün, onunla Allah arasında kalması gereken din-inanç konusundaki tutumuna göre değerlendirilmesi, (gerçekten inanlar için söylüyorum) her şeyden önce günahtır! Çünkü din, Atatürk ün de dediği gibi, Allah ile kul arasındaki bağlılıktır . Atatürk ün inanıp inanmadığı, az yada çok inandığı kişisel bir tercih olduğundan sadece Atatürk ü ilgilendirir, ancak Atatürk ün din düşmanı olduğu ve dindarlara baskı yaptığı iddiası herkesi ilgilendirir, bu nedenle de üzerinde durulması gerekir.
    ATATÜRK Ü DiNSiZ OLARAK GÖSTERMENiN DIŞ AYAKLARI DA VAR
    Atatürk ün dinsiz gösterilerek Müslüman Türk insanının gözünden ve gönlünden düşürülmesi projesinin dış ayakları da vardır. Üstelik bu proje daha Atatürk ün sağlığında başlamıştır. Örneğin, Alman asıllı Ortadoğu uzmanı Kurt Ziemke, 1930 yılında Die Neu Türkei (Yeni Türkiye) adında bir kitap yayımlamıştır. Bu kitapta Almanya nın Türkiye ye yönelik uygulaması gereken politika ve stratejisi anlatılmaktadır. Bu strateji ve politikalara göre: ingilizler Musul da hedeflerine ulaşmak için bir yandan Türkiye deki ayrılıkçı hareketlere destek verirken bir yandan Kemalist akımın yayılmasını engelleyecek önlemlere başvurmuşlardır. Yapılması gereken Kemalist Cumhuriyetin hem din düşmanı, hem de Kürt düşmanı olduğu temasını ortaya atıp işlemektir. Ziemke nin bu projesi doğrultusunda dış ve iç Türkiye Cumhuriyeti düşmanları dinsiz Atatürk propagandasına 1930 larda başlamışlardır.
    Atatürk ün hayatı incelendiğinde onun hayatının hiçbir döneminde hiçbir dine ve hiçbir din mensubuna kötü gözle bakmadığı, hangi dinden olursa olsunbütün dindarlara saygıyla yaklaştığı, hiçbir din mensubuna baskı yapmadığı görülecektir. Nitekim Atatürk, Her türlü düşünceye ve inanışa saygılıyız diyerek laiklik ilkesini hayata geçirmiştir. Atatürk ün anladığı laiklik her şeyden önce dine ve dindara saygıdır. Aynı şekilde dinsizliğe ve dinsize de saygıdır. Yani düşünce ve inanç özgürlüğüdür.
    Öteden beri Atatürk düşmanları, Atatürk ü Müslüman-Türk milletinin gözünden düşürmek için Atatürk e dinsiz diye iftira atmışlar, genç nesilleri bu çirkin iftirayla zehirlemişlerdir. işin asıl şaşırtıcı tarafı, kendisini Atatürkçü diye adlandıran bazı çevrelerin de Atatürk ü yüceltmek adına onu dinsiz diye adlandırmış olmalarıdır. Yani, bir grup aşağılamak için, bir başka grup ise yüceltmek için Atatürk ün dinsiz olduğunu iddia etmiştir. Gerçek şu ki hiçbir konuda anlaşamayan din istismarcıları ile Atatürk istismarcıları Atatürk ün dinsizliği noktasında anlaşmıştır. Örneğin, bugün Türkiye de Atatürk ün dinsiz olmadığını iddia edenler, hem Atatürk düşmanı yobaz din istismarcılarının hem de sözde Atatürkçü Atatürk istismarcılarının saldırısına uğramaktadır. Din istismarcısı Atatürk düşmanlarının ve Atatürk istismarcısı söze Atatürkçülerin Atatürk e yönelik bu asılsız iddialarına yanıt vermek için 15 yıllık bir çalışmayla 1153 sayfalık Atatürk ile Allah Arasında adlı bir kitap yazdım. Bu kitabımda Atatürk ün din anlayışını, doğumundan ölümüne kadar çok ayrıntılı bir şekilde belgelere dayalı olarak inceledim. Neredeyse bütün arşivlere girdim, yerli yabancı bütün kaynakları taradım ve 15 yıllık çalışmalarının sonunda Atatürk ün bu ülkeye gelmiş geçmiş en bilinçli ve en gerçek inananlardan biri olduğunu gördüm. Araştırmalarım sonunda; Atatürk ün inancını kendi içinde yaşayan, toplumun her şeyden önce dinini anlamasını isteyen, bunun için de bir Dinde Öze Dönüş Projesi geliştiren, din istismarıyla ve yobazlıkla savaşan, başka inançlara saygı duyan kendince samimi bir dindar olduğunu gördüm.
    ATATÜRK VE DiN
    Atatürk ün nasıl gerçek bir dindar olduğunu bu makalenin sınırları içinde bütün boyutlarıyla özetlemek neredeyse imkânsızdır. Ancak yine de birkaç başlık altında onun kendine özgü dindarlığını şöyle özetlemek mümkündür:
    Atatürk, daha 7 yaşında annesi Zübeyde Hanım ın isteği ile Kuran-ı Kerim i hatmetmiştir. 8 Yaşında Kuran ın tamamını ezbere okuyabilmektedir. (Atatürk bu gerçeği 1927 yılında Ankara da ABD Büyükeçlisine açıklamıştır.) Atatürk, daha çocukluk yıllarında Selanik te Mevlevi-Bektaşi tekkelerine giderek ayinlere katılmıştır. (F. Rıfkı Atay Çankaya da bu konuda bilgi vermektedir). Atatürk, Çanakkale Savaşı yıllarında yakın dostlarına, arkadaşlarına yazdığı mektuplarda Allah a olan inancını dile getirmiş ve Allah ın inayeti sayesinde bu savaşı kazanacaklarını belirtmiştir. Atatürk, Kurtuluş Savaşı yıllarında camilere, cem evlerine gitmiş, cuma namazlarını kılmış, cami minberine çıkıp Allah birdir, şanı büyüktür diye başlayan Hz. Peygamber den övgüyle söz eden bir hutbe vermiş, TBMM yi tekbir ve dualarla açtırmıştır. I. TBMM de girişte hep bir hafıza Kuran okutmuştur. Aynı şekilde Cumhuriyet döneminde Topkapı Sarayı nda Kuran okutma geleneğinisürdürmüştür. Atatürk, özel hayatında fırsat buldukça Kuran okumuş veya Kuran okutup dinlemiştir. Özellikle özel hafızı Hafız Yaşar Okur a Kuran okutmuştur.Atatürk zaman zaman da manevi kızlarından Nebile ye ezan ve Kuran okutup dinlemiştir. Atatürk ün en yakın arkadaşı Fevzi Paşa ve annesi Zübeyde Hanım beş vakit namazlarını kılan, ismet Paşa ise elinden geldiğince ibadetlerini aksatmayan insanlardır. Atatürk çevresinde namazlarını kılan ibadetlerini yapan herkese çok saygılı davranmıştır. Atatürk Kurtuluş Savaşı sırasında tuttuğu özel notları arasında zaman zaman Hafızı çağırıp Kuran okuttuğunu yazmıştır. Yine özel notları arasında TANRI BiRDiR VE BÜYÜKTÜR notu göze çarpmaktadır. Atatürk, cumhuriyeti ilan ettikten sonra 1932 ramazan ayında dönemin tanınmış hafızlarını köşke/saraya çağırarak onlara Kuran okutup dinlemiştir. Makamla Kuran okunmasına büyük önem veren Atatürk, hafızların makam hatası yapmamalarına ve ayetleri tane tane okumalarına büyük önem vermiştir. Atatürk, 1930 larda Çanakkale Şehitleri için her yıl Çanakkale Mehmet Çavuş abidesi önünde mevlit okutmuştur. Aynı şekilde her yıl annesi Zübeyde Hanım a da mevlit okutmuştur. Atatürk döneminde okullarda din eğitimi devam etmiştir. Köy ilkokullarında din derslerinde Cumhuriyet Çocuğunun Din Dersleri adlı kitap okutulmuştur. Atatürk, Kurtuluş Savaşı sırasında Yunanlılar tarafından yakılıp yıkılan yüzlerce camiyi onarttırmış ve yeniden yaptırmıştır. Hatta Eskişehir Mihalıççık camisini cebinden 5000 lira verip yeniden yaptırmıştır. Ayrıca Atatürk ün yurt dışında Paris ve Tokyo camilerinin yapımına katkıda bulunduğuna ilişkin kanıtlar vardır. Atatürk, islam dünyasıyla da yakından ilgilenmiştir. Kurtuluş Savaşı sırasında islam dünyasının desteğini yanına alan Atatürk Kurtuluş Savaşı ndan sonra da iran-Irak ve Afganistan gibi Müslüman ülkelerle Sadabat Paktı nı kurarak, Hıristiyan haçlı saldırılarına karşı Müslüman ülkelerle birlikte hareket etmiştir. Atatürk, Müslüman ülkelerin liderleriyle de çok iyi ilişkiler geliştirmiştir. Örneğin Afgan Kralı Amanaullah Han ve iran şahı Rıza Pehlevi ile kişisel dostluk kurmuştur. Atatürk, 1937 yılında Filistin e yönelik bir Siyonist- Haçlı Hıristiyan saldırısı olacağını haber alır almaz Filistin e el sürülmez diye bir bildiri yayınlayarak Müslüman Filistinlilerin yanında olduğunu herkese göstermiştir. Tarihe çok meraklı olan Atatürk en çok Hz. Muhammet ten etkilenmiştir. Onun savaşlarını bütün detaylarıyla öğrenmiş, liselerde okutulan Tarih kitaplarında islam tarihi bölümünün yazımına bizzat katkıda bulunarak bu kitaplarda Hz. Muhammed in savaşlarını anlatan haritaları bizzat kendisi çizmiştir. Tarih çalışmaları sırasında Hz. Muhammet i eleştirmeye kalkanları, Hz. Muhammet in kıymetinden habersiz cahil serseriler bizim tarih çalışmalarımıza katılamazlar diye azarlamıştır. Hz. Muhammet ten, Benim senin adın silinir ama o ölümsüzdür diye söz etmiştir. Atatürk, 1922 Sakarya Savaşı ndan 1934 Soyadı Kanunu na kadar ad olarak islami içerikli Gazi unvanını kullanmıştır. Soyadı Kanunu ndan sonra da zaman zaman Gazi unvanını kullanmaya devam etmiştir. Dâhinin Felsefi Kodları, Bilimsel Kafa Yapısı ve Din
    O SÜREKLi DEĞiŞMEYi ARZULAYAN BiR BiREY
    Atatürk, çağını aşmış bir savaş ustası , gelmiş geçmiş en büyük örgütçülerden biri ve Asya nın en büyük devrimcisidir. O tartışmasız bir dahidir . (Prof.ilber Ortaylı da son kitabı Cumhuriyetin ilk Yüz Yılı nda uzun uzun bu gerçeğin altını çizmiştir.) Bu kadar üstün yeteneklere sahip bir insanı, bir dahiyi anlamak doğrusu çok da kolay değildir. Hele hele okumanın sadece boş zaman etkinliği olarak kabul edildiği, felsefe dersinin önemsiz görülerek müfredattan kaldırıldığı, kitabi ve akıl süzgecinden geçirilmiş bilgininin yerine kulaktan dolma nakilciliğin egemen olduğu bir toplumda, Atatürk gibi çağını aşmış bir dehayı anlamak, özellikle de onun felsefi derinliğini çözmek çok zordur. Buna, bir de değişik kaygılarla bu dehanın çarpıtılması da eklenince, Atatürk ün insana , evrene , doğaya ve tanrı ya bakışını tam olarak ortaya koyabilmek neredeyse imkansızlaşmıştır.
    Atatürk üzerine yaklaşık olarak 15 yıldır kafa yoran ve Atatürk ü doğumundan ölümüne kadar inceleyen biri olarak şunu söyleyebilirim ki: Atatürk sürekli genişleyen evren misali sürekli gelişen ve olgunlaşan bir düşünce dünyasına sahiptir. Bir taraftan ömrünü adadığı toplumunu kurtarmaya çabalarken, diğer taraftan içinde yaşadığı evreni anlamaya çalışmıştır. Atatürk ün felsefeden, tarihe, dinden, dile, matematikten kuramsal fiziğe kadar pek çok farklı alanda5000 civarında kitap okumasının altında bilimsel zeka ve bilim insanlarına has bir merak ve sorgulama dürtüsü vardır. Atatürk ün göz kamaştıran başarılarının anahtarını da burada aramak gerekir.
    Yarı bağımlı, az gelişmiş bir imparatorluğun sürekli değişimi arzulayan bir bireyi olarak yetişen Atatürk, aile kucağında ve çevrede aldığı geleneksel dinsel eğitimden sonra (Zübeyde Hanım etkisiyle), eğitim hayatında, özellikle istanbul Harp Okulu ve Harp Akademisi yıllarında dünyayı etkilemeye başlayan Pozitivizm, Materyalizm, Darvinizm, Sosyalizm üzerine kafa yormaya başlamış ve nitekim 1905 de not defterlerinden birine Evvela Sosyalist olmalı maddeyi anlamalı diye bir not düşmüştür. Atatürk ün sonraki yıllarda karşımıza çıkacak olan Akıl ve bilim vurgusunun kökleri bu dönemlere gider. J. Jack Rousseau dan, Montesquieu ya, Namık Kemal den Abdullah Cevdet e birçok yerli ve yabancı aydının görüşleriyle bu dönemde tanışmıştır.
    Atatürk bir taraftan pozitivizm ve materyalizm üzerine kafa yorarken diğer taraftan da din üzerine okumaya ve düşünmeye devam etmiştir. Okuduğu kitaplar arasında bütün tek tanrılı dinlerin kutsal kitaplarıyla birlikte özellikle islam dini konusunda başta Kuran olmak üzere yüzlerce kitap vardır. Onun sıradan insanlardan farkı, atadan, deden gelen her bilgiyi çağının gelişmelerine paralel olarak yeniden değerlendirmesi ve sorgulamasıdır. Dolayısıyla mensup olduğu islam dini de dahil, din ve tanrı kavramlarını bile yaşamı boyunca ciddi biçimde sorgulamıştır. Atatürk ün, din ve inanç konusundaki görüşlerini anlamak için bu sorgulamalara da göz atmak gerekir.
    O NU DiĞER LiDERLERDEN AYIRAN FARKI DiN
    Atatürk ün, Lenin, Stalin, Napolyon, iskender gibi liderlerden ve devrimcilerden farkı din üzerine de ciddi bir biçimde, entelektüel düzeyde kafa yormuş olması ve dini yok etmek için değil, gerektiğinde sorgulayarak anlaşılması, anlaşılarak anlatılması için uğraşmasıdır.
    Atatürk, özellikle Çanakkale Savaşı yıllarında, savaş meydanlarında karşılaştığı manzaralardan dolayı olsa gerek, din ve tanrı kavramı üzerindedüşünmüştür. Atatürk ün Çanakkale Savaşı ndan yakın dostlarına yazdığı mektupların satır aralarındaki Allah büyüktür , Allah dilerse olur , Allah ın inayetine sağınarak çalışıyorum gibi dinsel ifadeler ve Çanakkale anıları arasında bize aktardığı Bombasırtı vakası , onun 1915 yılında Çanakkale de din ve Tanrı kavramını içselleştirdiğini kanıtlamaktadır. O günlerde askerlerinin inancıyla gurur duyan Atatürk, o günlerde bile akılcı düşünceyi bir kenara bırakmamıştır.
    Türk insanının inancını çok iyi bilen Atatürk, Kurtuluş Savaşı yıllarında bilerek ve inanarak bir dinsel meşruiyet politikasına başvurmuştur. Müslüman Anadolu insanını, Hıristiyan işgalciye karşı en iyi birleştirecek şeyin islam dini olduğunu görerek, Kurtuluş Savaşı nın başından sonuna kadar islam dininden övgüyle söz etmiştir. Bu sırada Meclisi dualarla açtırmış, bazen camiye, bazen cem evine gitmiş, bütün yazışmalarında dinsel bir üslup kullanmıştır. Atatürk, bunu yaparken aslında Kuran daki cihat kavramından yararlanmıştır. O günlere ait Hafıza kuran okuttum , Hafız Kuran okudu , TANRI BiRDiR VE BÜYÜKTÜR biçimindeki kendi el yazısıyla tuttuğu özel notlarından kendisinin de samimi olarak Tanrı ya yöneldiği anlaşılmaktadır.
    Atatürk, Kurtuluş Savaşı sonrasında, devrimler sürecinde dinsel söylemlerden neredeyse tamamen vazgeçmiştir. Büyük bir taktisyen olan Atatürk ün 1923 sonrasında olumlu anlamda dinsel söylemlerini önce azaltmasının, sonra din eleştirileri yapmasının ve son olarak da dinsel söylemlerden tamamen vazgeçmesinin nedeni yine stratejiktir : Şöyle ki: Atatürk, nasıl ki Kurtuluş Savaşı yıllarında dinin, Müslüman toplumu bir araya getireceğine inanarak olumlu anlamda dinsel söylem kulandıysa, dinden övgüyle söz ettiyse, devrimler sürecinde de akıl ve bilimi esas alan laik bir devlet kurma sürecinde dinsel söylemlerden o kadar uzak durmuş, hatta zaman zaman sarsıcı din eleştirileri yapmıştır. (Örneğin,VATANDAŞ iÇiN MEDENi BiLGiLER ve TARiH II kitapları.) Tanrısal kaynaklı monarşik Osmanlı nın yerine kurduğu laik Türkiye Cumhuriyet in lideri olarak Atatürk ün, Cumhuriyet in ilanından sonra da dinsel söylem kullanmaya devam etmesi onu, hep eleştirdiği dinden meşruiyet alan Osmanlı padişahları durumuna koyardı ki, hiç kuşkusuz bu durum büyük bir tutarsızlık olurdu.
    ATATÜRK ÜN iSLAM DiNiNE HiZMETLERi
    Atatürk, 1923-1938 arasında Dinde Öze Dönüş Projesi kapsamında çok önemli çalışmalar yapmış, bir anlamda 13. yüzyılda ardına kadar kapanan içtihat kapısını biraz olsun aralamayı başarmıştır. Her şeyden önce islam dininin akla, mantığa uygun bir din olduğu gerçeğini hatırlatmıştır. Din ile hurafeyi birinden ayırmak için mücadele etmiştir.
    Özetlemek gerekirse Atatürk:
    Haçlı Hıristiyan emperyalizmine karşı islamın cihat ilkesini hayata geçirerek verdiği Kurtuluş Savaşı sonunda hem Müslüman Türk insanının namusunu, canını, malını, vatanını kurtarmış, hem de camilerinde ezanların susmasını engellemiştir. Din işlerini yürütmek ve din istismarcılarının dini kullanarak halk üzerinde baskı kurmalarını engellemek için Diyanet işleri Başkanlığı nı kurmuştur. islam dinini Türk ün milli dini olarak görmüş, Hz. Muhammed i sahiplenmiş ve bu konuları da içeren Dinde Öze Dönüş Projesi ni geliştirmiştir.Türk tarihinde islam dini konusunda entelektüel düzeyde ciddi ciddi bizzat çalışan tek devlet adamı Atatürk tür. islam dininin ana kaynağı Kuran-ı Kerim i bu konunun uzmanlarına Türkçeye tercüme ve tefsir ettirmiştir. Elmalılı Hamdi Yazır tefsir ve tercümesi. Binlerce bastırılarak ücretsiz dağıtılmıştır.
    En güvenilir hadis kaynaklarından biri olan Buhari Hadislerini Türkçeye tercüme ettirmiştir. Kamil Miras tercümesi.Binlerce bastırılıp ücretsiz dağıtılmıştır.
    Müslüman Türk halkının anlayarak, hissederek Tanrı ya daha kalbi bir şekilde ve aracılara ihtiyaç duymadan yönelebilmesi için camilerde Türkçe Kuran, Türkçe hutbe ve Türkçe ezan okutmuştur. Bu iş için 1932 yılında istanbul un 9 hafızını özel olarak hazırlamıştır. Onlaraca camilerde önce Kuran ın Arapçasını sonra Türkçesini nasıl okuyacaklarını bizzat göstermiştir. Eline Kuran ı alıp tane tane Kuran ın nasıl okunması gerektiğini göstermiştir hafızlara.
    islam dininin akla ve bilime aykırı hiçbir şey içermediği gerçeğinden hareket ederek yeni Türk devletinin temeline aklı ve bilimi yerleştirmiştir. Din-bilim çelişkisi içinde savrulup gitmemiş, saf/öz islam dininin akla ve bilime engel olmadığını düşünerek Müslüman Türkiye nin aynı zamanda çağdaş bir Türkiye olabileceği formülünden hareket etmiştir. Atatürk, Türk milleti daha dindar olmalıdır, yalnız bütün sadeliği ile dindar olmalıdır. Dinime, bizzat hakikate nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum. Şuura muhalif terakkiye aykırı hiçbirşey içermiyor , islam dini akla ve mantığa tamamen uygun bir dindir. gibi açıklamalarıyla din, bilim arasındaki ilişkiye dikkat çekmiştir. islam dininin gereği zannedilen, ancak aslında islam diniyle hiçbir ilgisi olmayan ya da zaman içinde ilgisini kaybetmiş olan saltanat, halifelik, medreseler, tekke ve zaviyeler, falcılık, büyücülük, üfürükçülük, fes gibi kurum, kavram ve objeleri kaldırmıştır. Cumhuriyeti ilan ederek yüzyıllar önce Emevi halifesi Muaviye nin saltanata dönüştürdüğü devlet başkanlığını yüzyıllar sonra yeniden aslına, özüne, meşveret/danışma/halkın seçimi biçimine dönüştürmüştür. Laiklik ilkesiyle bir taraftan din ve devlet işlerini birbirinden ayırırken diğer taraftan din istismarını önlemiş ve din özgürlüğünü garanti altına almıştır. Yüzyıllar boyunca sözüm ona dini nedenlerle erkeklere göre birçok konuda geri bırakılmış, sınırlandırılmış, baskılanmış, hatta insanlık onuru ayaklar altına alınmış kadına, analık vasfına yakışır bir şekilde kadınlık ve insanlık onurunu yeniden kazandırmıştır. Atatürk ün, Müslüman Türk kadınına verdiği medeni, sosyal, kültürel ve siyasal haklar her bakımdan islam dininin ruhuna uygundur. Kazandığı Kurtuluş Savaşı ile emperyalizmin ayakları altında ezilen bütün bir islam dünyasına bağımsızlık modeli oluşturmuş, Cumhuriyet döneminde ise islam dünyasıyla çok iyi ilişkiler kurup, italya, Almanya ve Rusya gibi ülkelerin yayılmacı emellerine karşı Türkiye, Afganistan, iran ve Irak arasında Sadabat Paktı nı kurmuştur.
    Atatürk döneminde ezanlar okunmaya devam etmiş, camiler açık olmuş, ibadet yasaklanmamış, Kuran ilk kez anlaşılarak okunmuş, din adamlarının Allah ile kul arasına girmemesi, yani ruhban sınıfının oluşması –ki zaten islam da ruhban sınıfı yoktur- engellenmiştir. Şevket Süreyya Aydemir in dediği gibi, …Cumhuriyet inancı ve ibadeti serbest bırakmıştı. Namaz kıldığı için tek bir kişi suçlanmadı. Camiye gitmek kimseye suç sayılamadı. Camiler daima çık kaldı. Din ve itikat, zaten dinin kabul ettiği gibi Allah la kul arasında bir iç bağlantı olarak kaldı.
    DiNi TÜRKÇELEŞTiRMEK iSLAMIN ÖZÜNE AYKIRI DEĞiLDiR
    Atatürk ün din dilini Türkçeleştirmesi, ezanı Türkçe okutması, halifeliği kaldırması, laiklik ilkesi, Arap harflerini kaldırması, tekke ve zaviyeleri kapatması ve kılık kıyafet devrimi gibi devrimlerinden hiçbiri islamın özüne aykırı uygulamalar değildir. Hiç kimse şapka takmadığı için idam edilmemiş, istiklal Mahkemeleri dini gerekçelerle tek bir din adamını bile idama mahküm etmemiştir. idam edilenler ya vatan hainliğinden ya da devrimlere karşı halkı kışkırttığından dolayı idam edilmiştir. Kadınların kılık kıyafeti konusunda da hiçbir devrim kanunu çıkarılmamıştır. Bu tür iddialar, Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlarınca uydurulmuş yalanlar, safsatalardır.
    Gerçek şu ki, Atatürk kişisel olarak, inansın, inanmasın, az ya da çok inansın aslında hiçbir önemi yoktur, çünkü O önce Kurtuluş Savaşı yla sonra Türk Devrimi yle Müslüman Türk insanını iki kere kurtarmıştır. Bu nedenle bugün Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan her Müslümanın Atatürk e çok büyük bir minnet borcu vardır.
    Atatürk kişisel olarak inanmazsa ne yazar! Onun inanıp ya da inanmaması inanların çoğunlukta olduğu bir ülkeyi ve o inanların inancını kurtardığı gerçeğini değiştirir mi?
    NOT 1: ATATÜRK ÜN CENAZE NAMAZI: Son zamanlarda DiN BEZiRGANLARI Atatürk ü dinsiz gösterip Müslüman Türk insanının gözünden düşürmek için akıl almaz cinliklere başvuruyorlar. Örneğin Atatürk ün cenaze namazının kılınmadığı yalanını yayıyorlar. işte Gerçek: ATATÜRK ÜN CENAZE NAMAZI 19 KASIM 1938 TARiHiNDE DOLMABAHÇE SARAYI NIN MUAYEDE SALONU NDA SAAT SEKiZ i ON GEÇE ATATÜRK ÜN YAKIN DOSTLARININ ARALARINDA OLDUĞU BiR CEMAATLE DiN ALiMi, DiYANET iŞLERi BAŞKANI ŞERAFETTiN YALTKAYA HOCA TARAFINDAN KILDIRILMIŞTIR. Bazı din bezirganları da Ama bu namazı gösteren bir fotoğraf yok diyorlar. iyi de CENAZE NAMAZI KILINIRKEN FOTOĞRAF NEDEN ÇEKiLSiN? ATATÜRK VE DOSTLARI BUGÜNKÜ DiN ŞOVMENLERi NE BENZEMEZ Ki! UNUTULMASIN Ki iBADET KULA ŞOV YAPMAK iÇiN DEĞiL ALLAH iÇiN YAPILIR! NAMAZIN CAMiDE KILDIRILMAMASININ NEDENi iSE ATATÜRK ÜN CENAZE NAMAZININ KILANIBiLECEĞi BÜYÜKLÜKTE BiR CAMiNiN HENÜZ iNŞA EDiLMEMiŞ OLMASINDANDIR! ŞÖYLE Ki ATATÜRK Ü ÇOK SEVEN TÜRK iNSANI ONUN CENAZE NAMAZINA KATILMAK iÇiN NAMAZIN KILINACAĞI CAMiYE AKIN EDECEĞiNDEN YAŞANACAK iZDiHAM SIRASINDA ONLARCA iNSANIN ÖLMESi MUHTEMELDiR. BUNU DÜŞÜNEN YÖNETiM ATATÜRK ÜN CENAZE NAMAZINI DOLMABAHÇE DE KILDIRMIŞTIR. BUNA RAĞMEN ATATÜRK ÜN NAŞI SARAYBURNU NA NAKLEDiLiRKEN ONU GÖRMEK iSTEYEN iNSANLAR CAMi KUBBELERiNE MiNARELERiNE KADAR ÇIKMIŞ, BÜYÜK BiR iZDiHAM YAŞANMIŞ VE 20 DEN FAZLA iNSAN BU iZDiHAMDA ÖLMÜŞTÜR. Ayrıca iSLAMDA cenaze namazının mutlaka camide kılınması diye bir şart da yoktur. Doğrusu kişi nerede öldüyse namazın orada kılınmasıdır. Atatürk Dolmabahçe de ölmüş namazı da orada kılnımıştır. YANi iSLAMA SAPINA KADAR UYGUNDUR.
    NOT 2: KARABEKiR iN GÜNAHI: Atatürk ün din düşmanı ve dinsiz olduğu YALANINI besleyen en önemli kaynaklardan biri maalesef Atatürk ün silah arkadaşı Kazım Karabekir in Atatürk ve din konusundaki UYDURMALARIDIR. Karabekir, 1923 sonrasında Atatük ile yolları ayrılınca, Atatürk ün Nutuk taki ithamlarına yanıt vermek için yazdığı kitaplarında Atatürk ü din düşmanı gibi göstermiştir. Örneğin Karabekir, Atatürk ün Kuran ı bir kısım islam karşıtı kişlere tercüme ettireceğini belirtmiştir. Oysaki bilindiği gibi Atatürk Kuran tercüme ve tefsir işini bu işin iki üstadına vermiştir. Mehmet Akif ve Elmalılı Hamdi Yazır. Yani tarih ve gerçekler Karabekir i yalanlamıştır. Karabekir ayrıca Atatürk ün Dini ve namusu olanlar aç kalmaya mahkümdür! gibi açıklamalar yaptığını iddia etmiştir. Ancak Terakkiperver Cumhuriyet Fırka üzerinden 1925 Şeyh Sait isyanı ile ilişkili görülerek istiklal Mahkemesinde idam istemiyle yargılanıp berat eden Karabekir in Atatürk e olan kin ve öfkesinin bir yansıması olan bu tür açıklamalarının neredeyse tamamı maalesef UYDURMADIR. Nitekim Atatürk, Karabekir in bütün iddialarına 27 madde altında el yazısıyla yanıt vermiştir. Örneğin Karabekir in Atatürk bizim Bolşevik olmamızı istiyordu iddiasına Atatürk şöyle yanıt vermiştir kendi elyazısıyla: TAMAMEN ALÇAKA UYDURMUŞ, BANA YAPIŞTIRMAK iSTiYOR . Şunu da eklemeliyim ki, Atatürk ü halkın gözünden düşürmek için din düşmanı olmakla itham eden Karabekir, hiç de öyle beş vakit namazında koyu bir DiNDAR da değildir. Hatta evine gelen çarşaflı bir hizmetçiye, Bir kere daha o çarşafla gelirsen o çarşafı yırtarım demiş, Atatürk ün bazı uygulamalarını da FAZLA DiNDARCA diye eleştirmiştir. Atatürk, ismet Paşa, Fevzi Paşa Karabekir e göre çok daha dindardır. (Bkz. ismet Paşa ve Din). Ancak Karabekir, dini en iyi şekilde istismar etme konusunda bütün bu paşalardan daha ileri gitmiştir. Bugün Atatürk düşmanı yobaz takımının Karabekir düşkünlüğünün nedeni, onun Kurtuluş Savaşı nda Atatürk ün silah arkadaşı olarak elde ettiği başarılar değil, Atatürk ü din düşmanı olarak itham etmiş olmasıdır. Ah ah... Bu konuda da benim ATATÜRK iLE ALLAH ARASINDA adlı kitabımda geniş bilgi vardır.
    NOT 3: ATATÜRK ÜN SANSÜRLENEN MEKTUBUNU CIMBIZLAMAK: Son zamanlarda Atatürk ü dinsiz diye adlandıran din bezirganlarının eline yeni bir kozverildi. Atatürk ün 1931 yılında islam tarihini yazmakla görevli TTK uzmanlarına gönderdiği zehir zemberek bir mektup bu. Söz konusu mektuba geçmeden önce şunu bilmek gerekir ki, Atatürk, TARiH kitaplarında anlatılan islam tarihi anlatımlarının da alışılmış biçimde DiNSEL değil BiLiMSEL olmasına özen göstermiştir. Daha doğrusu Atatürk BiLiM kitaplarında BiLiMSEL, din kitaplarında ise hurafelerden arınmış ahılcı bir DiNSEL anlatımdan yanadır.Bu nedenle Atatürk döneminde hazırlatılıp okullarda okutulan TARiH, BiYOLOJi, FiZiK kitapları tamamen bilimsel hazırlanmıştır. Bu kitaplarda EVRiM KURAMIbaşta olmak üzere dönemin bütün bilimsel kuramları anlatılmış, bu bilim kitaplarında eğer dinden söz edilecekse bu anlatımların da BiLiMSEL olmasına özen gösterilmiştir. Hatta bilim ve din arasında bir uyuşmazlık görüldüğünde derin felsefi tartışmalara girilmeden BiLiMSEL anlatım tercih edilmiş, zaman zaman klasik din eleştirilmiştir. Buna karşın Atatürk döneminde hazırlatılıp okullarda okutulan DiN kitapları ise hurafelere kaçmayan bir dinsel dille yazılmıştır. Örneğin Atatürk ün 1929 dan sonra okullarda okuttuğu CUMHURiYET ÇOCUĞUNUN DiN DERSLERi adlı kitapta ALLAH, PEYGAMBER, iSLAM DiNi en mükemmel şekilde DiNSEL olarak anlatılmıştır. işte Atatürk, Cumhuriyetin genç kuşaklarının okuyacağı ders kitapları hazırlanırken bu TEMEL iLKEYE uygun hareket edilmesini istemiştir. Bu ilkeye uyulmadığında ise her zaman yaptığı gibi muhataplarını çok ağır bir dille uyarmıştır. Atatürk ün en önemli stratejik hareket biçimlerinden biri, ki bu aynı zamanda onun ÜSLUBUDUR, bir konuya ne kadar önem verdiğini göstermek için zaman zaman ELEŞTiRiLERiNi ÇOK SARSICI, SERSEMLETiCi BiR DiLLE ifade etmesidir. işte 1931 yılında Hz. Muhammed in hayatını anlatan tarihçilerin yazdıklarından da memnun olmayarak onları ÇOK SARSICI, SERSEMLETiCi bir dille uyarmıştır. Atatürk, TARiH kitabının bir DiN KiTABI olmadığı için BiLiMSEL ilkelere göre hazırlanmasını istemiş, bu kitapta dinler tarihinin de bilimsel biçimde anlatılmasını önceden tarihçilere söylemiştir. Ancak, buna karşın HZ. MUHAMMED in hayatını yazan bir Arap tarihçinin iSLAMIN DOĞUŞUNU BiLiMSEL DEĞiL DiNSEL EKSENLi anlatması Atatürk ü çileden çıkarmıştır. Bu ARAP TARiHÇiYE NE KADAR CiDDi OLDUĞUNU göstermek için TTK üyelerine hitaben yazdığı mektupta, Ikre, Bismi, Rabbi safsatası ifadesini kullanmıştır. Mektubun bütününde ise TARiH yazanların BiLiMSEL GERÇEKLERE dikkat etmelerini bir kere daha hatırlatmıştır. Atatürk, onu iyi tanıyanların çok iyi bildikleri gibi bu ifadesiyle muhataplarına, ÇOK ETKiLi, SARSICI, bir uyarı yapmıştır. Kuşkusuz islam tarihini yazan birine yapılabilecek en etkili uyarı DiN üzerinden yapılandır. Atatürk TARiH yazarken dinsel inançların değil BiLiMSEL gerçeklerin dikkate alınması gerektiğini AĞIR BiR DiN ELEŞTiRiSiYLE anlatmak istemiştir. Çağını aşan deha, radikal devrimci Atatürk ün YÖTEMLERiNDEN BiRiDiR bu! Birilerinin bu yöntemi doğru bulmaması, aşırı ve yanlış bulması da pekala mümkündür. Böyle yöntem mi olurmuş, Muslüman adam ne olursa olsun ayete safsata der mi? biçiminde, onu diyen kişinin gerçekten ne düşündüğünü, ne hissettiğini dikkate almadan sadece lafza bakarak bir değerlendirme yapmak da mümkündür tabi. Ama beğenin ya da beğenmeyin insanları çok iyi tanıyan Atatürk, iş yaptırırken zaman zaman işleri çabuklaştırmak için bu tarz SARSICI BiR ÜSLUP kullanmıştır. Ancak Atatürk ün bu ÜSLUP/TARZ/YÖNTEM biçiminden yola çıkarak CIMBIZCILIK yapıp, AHA DA YAKALADIM! ATATÜRK AYETE SAFSATA DEMiŞ! DEMEK Ki DiNSiZ! demek ancak Atatürk ü hiç ama hiç tanımayan, Atatürk ün dehasından, yönteminden, üslubundan habersiz kişilerin yapacağı bir çıkarım, bir çarpıtmadır. Atatürk ün ne söylediği önemlidir, ama nerede, ne zaman, kime ve NEDEN söylediği en az ne söylediği kadar önemlidir. Atatürk ün SANSÜRLENEN MEKTUBU Atatürk ün dinsiz-imansız olduğunu değil, Atatürk ün BiLiME ne kadar büyük bir önem verdiğini kanıtlamaktadır. En önemlisi Atatürk, sansürlenen mektubunu Kuran ı, ayetleri eleştirmek için yazmamıştır. Atatürk o mektubu, tarih yazanların bilimsel kurallara uygun hareket etmelerinin önemini anlatmak için yazmıştır. Oysaki din besirganları -mektuptaki malum cümleyi çarpıtarak- Atatürk ün o mektubunu KURAN, AYET ELEŞTiRiSi YAPMAK için yazdığı şeklinde bir hava yaratarak kamuoyunu kandırmaktadır. Ayrıca Atatürk eğer Kuran ın (ayetlerin) safsata olduğuna gerçekten inanmış olsaydı, bir devrimle aydınlatmaya çalıştığı Türk insanının Kuran ı(ayetleri) çok daha iyi anlaması için büyük bir mücadele içine de girmezdi. Oysaki bilindiği gibi Atatürk, Kuran ın (ayetlerin) anlamını önemsediği için Müslüman Türk insanının bu ayetlerin anlamlarını öğrenmesini istemiş, bu nedenle Kuran-ı Kerim i TBMM den aldığı onayla Elmalılı Hamdi Yazır a tefsir ve tercüme ettirmiştir. Bugüne kadar Elmalı nın Hak Dini Kuran Dili adlı tefsirinden daha iyi bir tefsir yapılabilmiş değildir.Atatürk ün belirli bir amaçla dile getirdiği SÖYLEMiNi, onun aynı konudaki EYLEMi ile karşılaştırdığımızda herşey çok net olarak ortaya çıkmaktadır. Atatürk ün Kuran ın anlaşılması için verdiği mücadele ortadadır. Atatürk, Kuran ın gerçekten safsata olduğuna inansaydı SAFSATANIN ANLAŞILMASIYLA değil ortadan kaldırılmasıyla uğraşırdı. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Bu arada Atatürk ün gerçek din anlayışını, onun ne halka yaptığı konuşamalardan, ne birilerine yazdığı mektuplerdan, ne belirli amaçlarla yazdırdığı kitaplardan tam olarak anlayabilirsiniz, Atatürk ün gerçek din anlayışını onun HER TÜRLÜ KAYGIDAN UZAK BiR ŞEKiLDE KALEME ALDIĞI ÖZEL NOTLARINDAN, NOT DEFTERLERiNDEN ANLAYABiLiRSiNiZ.ATATÜRK ÜN NOT DEFTERLERiNE BAKILDIĞINDA, Hafıza Kuran okuttuğunu yazan, TANRI BiRDiR VE BÜYÜKTÜR notunu düşen Atatürk e illa da dinsiz demek isteyenlere kızacak da değiliz tabi! Çünkü önemli olan Atatürk ün inanıp inanmadığı değil, milleti için yapıp ettikleridir, o da ortadadır! Hiç unutmamak gerekir ki MÜSLÜMAN TÜRK MiLLETiNE hizmet etmiş bir DiNSiZ, MÜSLÜMAN TÜRK MiLLETiNE zarar vermiş bir DiNLiDEN her zaman daha makbuldur, saygıya, sevgiye ve hürmete daha layıktır! Gerçekten de HiÇBiR ŞEY GÖRÜNDÜĞÜ GiBi DEĞiLDiR anlayacağınız.
    NOT 4: Bu yazıya ek olarak Cami Yalanlarına Yanıt Veriyorum , O Yalan Çürüdü ve Atatürk Dinsiz Miydi adlı yazılarımla, özellikle de ATATÜRK iLE ALLAH ARASINDA adlı kitabımı öneririm. Ayrıca bu makalede geçen ATATÜRK ÜN DiNDE ÖZE DÖNÜŞ PROJESi hakkında AKL-I KEMAL-ATATÜRK ÜN AKILLI PROJELERi, 4. CiLT adlı kitabımda çok geniş bilgi vardır.
    Sinan Meydan

    http://sinanmeydan.com.tr/
    http://www.odatv.com/n.ph...ayi-atamayacak-0304131200
    -------------------
    3 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük