insanı acilen durumu değiştirmeye zorlayan; fakat elden birsey gelmediğinin farkedilmesiyle iç acıtan durumdur.
çocukluk hayalim olan bir mesleği yapıyorum. peşin peşin söyleyeyim kimse çocukluk hayalinin peşinden koşmasın. çocuksun çünkü daha. kendi çocuğun olduğu zamanki hayatını ne kadar sağlıklı belirleyebilirsin ki o yaşında? gelecekte ne yaparak mutlu olabileceğini nasıl tahmin edebilirsin? işte ben daha liseye girerken belirlemiştim hayatımın geri kalanını. çok mutluydum o zaman, çok gururluydum. o yaşımda ne kadar önemli bir karar aldığım için kendimi çok büyük hissediyordum.
türkiye'nin sayılı liselerinden birisini bitirdim. binbir sıkıntıyla geçen dört sene sonunda ne bok yedim ben demeye başamıştım. ardından yine elle gösterilen bir üniversitede lisans kariyerime başladım. bununla birlikte "ne bok yedim" sesleri kulaklarımda daha da yüksek sesle çınlamaya başlamıştı. üniversitenin ilk döneminde bu yolda gitmemem gerektiğini idrak edip çok sevdiğim, hayattaki tek varlığım olan babama bu fikrimi ilettim. fakat en kıymetlim olan babam, 13 yaşındaki kararlarımı büyük bir saygıyla onaylayan babam 18 yaşındaki somut fikirlerime saygı duymadı. o üzülmesin diye ısrar etmedim. sıkıntımı kendimle paylaşarak , içimde boğuşarak alt etmek istedim. ancak küçük yaşımdaki büyüklük hissim büyüdükçe küçülüyordu. git gide yalnızlaşmaya ve güçsüzleşmeye başladım.
üçüncü senemde artık ne olursa olsun diyerek bu yoldan, çocukluk hayalimden kurtulmak için herşeyi yapmaya hazırdım. fakat aile baskısı yine karşımda duvar gibi dikilmişti. "az kaldı" "hele bi bitir" sözleri beni delirtiyordu. yine başkaları üzülmesin diyerek kendimi üzmeye devam ettim.
okulum bitti. ertesi ay ilk maaşımı aldım. ilk bakışta günümüz şartlarında mükemmel gibi görünecek olan bu durum bile beni mutlu etmiyordu. gözüm yükseklerde değildi. sadece mutlu olmak istiyordum. okul yıllarının vermiş olduğu sıkıntının unutulacağı, iş hayatının beni mutlu edeceği zırvaları kendimi kandırmama yetmiyordu. ve yıllar malesef beni yalancı çıkarmadı.
bugün 5 senedir çalışıyor, düzenli olarak maaş alıyorum. aldığım bu maaş yılların bende bırakmış olduğu yarayı alamıyordu. her geçen gün geçen günlerime daha da üzülüp daha çok yanıyorum. yasal prosedürlerden dolayı şu anki hayatımı değiştirmem mümkün değil. 27 yaşında aöf'e başaldım. bir yandan çalışırken bir yandan önümdeki belli süreyi tamamlayıp bambaşka bir hayata yelken açabilmek için birşeyler yapmaya çalışıyorum.
yanlış meslek seçtiğimi daha işe başlamadan anlamıştım. fakat şartlardan dolayı herşeyi bir anda yıkıp farklı bir hayat yaşayamadım. şimdiki öğrencilere bakıyorum lys den düşük puan aldıklarından dolayı bir sene kaybetmemeliyim deyip herhangi bir bölüme girmiş olmak için girmeye çalışıyorlar. benim geleceğe yönelik planlarım ise yıllarımı hiçe sayıp 30'lu yaşlarımda başka bir hayata yelken açmak üzerine.
demek istediğim yanlış meslek insanı üzer, sinirlendirir, delirtir, mahveder. mesleğinizi sevmiyorsanız yol her zaman yakındır. yeter ki karar verin.