tartışma ob ısrarıyla ilerlemiş, cıvımış, rayından çıkmıştır.
bir süre sonra ob, özlem hanımın özgeçmişine geri dönerek, dolaylı yoldan suçluluğunu, zorbalığını kabullenmiştir;
ressam salih acar'ın gelişi konuyu sanata getirmeyi zorunlu kılmıştır;
dananın kuyruğunun ikinci kez kopacağı an geliyor:
- özlem hanım! partinizin siyasi * anlayışı konusunda neler söyleyebilirsiniz?
- böyle bir soru üzerine de özlem hanım allah ne verdiyse girişti; allah da son dönemde cumhurbaşkanlığı üstüne epeyi şey vermişti doğrusu; eee karşıda da berran şimşek kalınlığında **bir adam olunca işin cıvığı çıktı...
ancak
kafasından sanat geçmiş ama ağzından siyaset çıkmış ob, kendisinin sonsuz haklılığına inancı nedeniyle, yine sorumluluğu özlem hanıma yıkmayı denemiştir:
- yaaa nerden geldiniz bu cumhurbaşkanı işine yine? özlem hanım ben size ne sordum siz nereye vardınız?
Özlem hanım da ob'e inandı sanki... demedi ki "sen siyaset sordun siyaset konuşuyorum, bir ara sanatla ilgili bir soru sorup ardından hemen yine kendin yanıtladın, 'her halde sanat tüketicisisindir' dedin" demedi...
ağzı kalabalık ob, kafamızı, gözümüzü ve gönlümüzü yorarak bir programını daha tamamladı. ancak bu programı uzunca gündemde kalacak.