en saçma sapan kararlarımda bile arkamda durup ' vardır benim kızımın bir bildiği ' demesi,
bilmediğim bir şehrin dağ başında bir köyüne atandığım o ilk zamanlar hiç kal demememe rağmen korktuğumu farkedip bir hafta boyunca köye benimle geliş gidiş yapması, 'bu köy çok güzel istersen buraya yerleşebiliriz' demesi,
gecenin bir vakti annemle canımızın tatlı çektiğinden bahsederken 'ben biraz dolaşacam' diyerek evden çıkıp elinde bir kilo eklerle dönmesi,
yaşadığım maddi sıkıntıyı hiç belli etmemeye çalışsam da hissetmesi ' ne yani şimdi sen çalışıyorsun diye ben artık sana harçlık veremeyecek miyim alla alla gel bakalım öp elimi ' diyerek beni incitmeden bana para vermesi,
maddi durumumuzun kötü olduğu çocukluk yıllarımızda 'biz ilerde çok zengin olacağız o günlerin kıymetini anlamamız için parasızlığı yaşamalıyız' diyerek bizi güldürmeyi başarması, yoksulluğu eziklik değil aksine yaşamı öğreten, insanları anlamamızı sağlayan bir gereklilik olarak görmesi, göstermesi, bundan hiçbir zaman utanmamamız gerektiğini bize öğretmesi,
zengin fakir herkesin eşit olduğunu ve sırf parası var diye bir insana hürmet etmenin aptallık olduğunu söylemesi,
hep hep hep gülmesi,
en kötü en olumsuz anlarda bile bir çıkış yolunun olduğuna inanması, medeni cesareti, pozitifliliği, ve en güzeli de en zor anımda arkamda dağ gibi bir babanın olduğunu her defasında hissettirmesi..