Ortalık bu kadar gösteriş budalası, sike sürülecek aklı olmayan, boş beleş adamla dolup taşarken insan görmek istememem pek de garip sayılmaz.
Ama tek durmak, ilerleme kaydetmek adına yapılacak en yanlış şey sanırım. insanlardan bir şey öğrenmek, bir şeyleri paylaşmak ve yeni şeyler tecrübe edip ufku daha da genişletmek hayatta yapılacak kayda değer birkaç şeyden birisi bana göre. Ben yalnızlığı bazı şeyleri tetiklemesi adına yararlı buluyorum, ama depresyonda olduğunun farkına bile varmadan heba olan onca zaman ve kaçan fırsatlar olayın hazmedilmesini bir hayli zorlaştırıyor.
Hedonist tarafım idealist tarafımdan hep ağır basmış olsa da işlerin bu noktaya gelebileceğini ben bile tahmin edememiştim doğruyu söylemek gerekirse. Uyarılar ya da kurallar hiçbir zaman sikimde olmadı çünkü . Ama bir süredir bir şeylerin fena halde ters gittiğini ve artık göz ardı edilemeyecek boyuta ulaştığını fark etmem ve bu konuda hiçbir şey yapmak istememem bana çok yabancı olan bir şey . Klişe gelebilir ama ciddi anlamda kendimi tanıyamamaya, vicdan muhasebesi yapamamaya alışalı hatırı sayılır vakit oldu. Ne kadar yabancı olsa da bana durum bu.
Aksi halde her gün aynı şeye lanet edip yine ona hizmet etmek korkaklıktan, boşvermişlikten, acınacak birisi bile olamamaktan başka bir şey değil. Sadece kendime itiraf edemiyorum.
"Bugünün bitmesi ne kadar iyi olabilir ki, yarın her şey yeniden başlayacak."
Aslında, gerçekten bir adım atmıyoruz. Günü kurtarmak adına bile olsa hiçbir şeyi gerçekten önemsemiyoruz. Şayet öyle olsa bu kadar pişmanlıklarla ve hüsranlarla dolu olmak yerine huzur ve gururla dolu olabilirdik. Tyler Durden "Bizim buhranımız, hayatlarımız." derken, kendilerini bu kokuşmuşluk kurtarabilenleri tenzih etmiş sanırım, gayet mutlu görünüyor onlar açıkçası.
Size bir şey sorayım şimdi, eminim hepiniz yapmışsınızdır. Yapmayan varsa bile en azından denemek istemiştir. Aynı filmi tekrar tekrar neden izler insan? Ya da yanlış olduğunu bile bile aynı hatayı neden tekrar tekrar yapar? Bu ikisi hiç vazgeçmeyeceğim ve ders almayacağım bir alışkanlığım sanırım, belki de benim lanetimdir. Ama gerçek olan şu ki her deneyişinde daha farlı açılardan bakabilmeyi, bir önceki seferde fark etmediği yeni şeyleri keşfetmeyi cazip buluyor insan. Bu en basit haliyle bir gelişmedir, bir adımdır en azından. Bir kadın tarafından defalarca reddedilip onu daha da fazla isteyen, elde etmek için yeni yollar deneyen adam ile yediği dayağı yediremeyip tekrar aynı adamla kavga eden ve dayağa doymayan gencin arasında teorik olarak bir fark yok.
"Ever tried, ever failed. No matter. Try again, fail again, fail better."
(Hep denedin, hep yenildin. Önemli değil. Tekrar dene, tekrar yenil, daha iyi yenil.)
Kazanma hırsı oyunun aynı yerinde daha fazla konsantre olup aynı şekilde başarısız olan çocuk ile vizesinden kaldığı derse çok çalışıp hocaların vize sorularını tekrar sorduğu finalden de kalan öğrencinin hissiyatında aynıdır .
Belki de hayatında ters giden şeyleri filmlerden ve dizilerden pay biçerek düzeltmeye çalışan, kendini olmadığı bir karaktere büründürüp daha iyi bir hayat bekleyen insan da bunlardan biridir ha? Belki o da doğru yerlere bakmamıştır kazanmak için.
"Başka biri olmayı istemek, olduğun kişiyi harcamaktır."
Bu sözün geçerliliği kişiden kişiye değişiklik gösterebilir ama ölürken hayata amına koydum tebessümü edebilmek için gereken iç huzuru insan ancak gerçekten kendisiyken bulabilir. Artık nirvana mı dersin, kemale ermek mi dersin orası sana kalmış.
Asla pes etme, inançlı ol, kendine güven gibi her gün insanların kendilerine tekrar edip motivasyonunu yükseltmeye çalıştığı mottoların hepsi başarıya, hayallere, huzura, mutlu bir hayata ya da başka kazançlara ulaşmak için.
Bu şu günlerde tripli ergen Sasuke gibi ben de "My dream is not in the future, my dream was in the past." moduna geçtim. Allah kurtarsın dediğinizi duyar gibiyim, amin. Beter olayım tamam.
Velhasılıkelam, çoğu insan istediği gibi bir hayatı yaşamak, mutlu bir hayat elde etmek ister. Ama çoğu bunu başaramaz, çünkü cesaret edemezler ve gerçekten deneme zahmetine katlanmazlar. Bu yüzden tarih boyunca yanlış bir şeyleri gerçekten değiştirmeye çalışan ve bu uğurda ölen insanlar genellike ya efsane ilan edilmiştir ya da birtakım insanlar tarafından amaçları doğrultusunda karalanmıştır. Neden ben de bilmiyorum ama korkmamız gereken kesinlikle bu değil.
"I'm not afraid of dying i'm afraid I haven't been alive enough."
Küçük bir çocukken hayalim dünyayı değiştirmek, tarihe yön veren birisi olmaktı. Kendini bile değiştiremeyen bir insanın dünyayı değiştirmeyi hayali olarak tanımlaması ne kadar ironik olsa da, şöyle bir gerçek var ki en zor savaş insanın içinde olandır. insanın kendine ettiklerini tüm dünya bir araya gelse edemez derler, boşuna dememiştir herhalde adamlar. Sonuçta yaşlı bir kızılderili ne kadar kafa olabilir?
O değil de bayağıdır uzunca yazıp içimi dökmüyordum amına koyim, düşüncelerimi toplamak adına yaptığım tek faydalı hareket.
Siktir lan, bir kadın gelir dünyanın amına koyar ters düz eder aklın durur dediğinizi duyar gibiyim ama yaşananlar buna sebep olmuyor, sizin tavrınız sonuçları belirliyor zaten. Yani sen adam olsaydın o kadını kaybetmezdin mesela.
Son olarak bir söz diyeceğim iyice bokunu çıkardım farkındayım ama buraya bağlamaktı amacım.
Ellilerinin sonunda yaşlı bir adam olarak ölmeden kısa bir süre önce öleceğinizin farkına varırsanız büyük bir hassiktir çekmemek ve pişmanlıklar içinde ölmemek için bazı şeyleri gerçekten sallamak, kafa yormak, direnip dövüşmek, pes etmemek, inanmak ne bileyim ölümüne denemek lazım. Çünkü;