Ertesi sabah kimse uyanmadan kalkmıştım. Sabah erkenden henüz sahilde kimse yokken denize girmeyi seviyordum. belime havluyu sararak şortumu mayo ile değiştirdim. Kumsaldan denize doğru gidiyordum ki arkamdan babam koşturdu. Gözlerinin altı çökmüştü geceden bu yana uyumamış olduğu her halinden belliydi. "sen artık erkek adam oldun. Erkek adamlar sır tutar" vb. şeyler söylemeye başlamıştı ki daha fazla dinlemedim döndüm arkamı denize gittim. Babam gözümde küçülmüştü. Omurgasızlaşmıştı. Ben yüz vermedikçe onun daha çok ezilmesinden tuhaf bir zevk alıyor gibiydim. Bir süre sonra naciye teyze denize geldi. Üçgen şekildeki bikinisi büyük memelerinin yalnızca yarısını kapatabiliyordu. Açıkta kalan kısımların beyazlığı geri kalanı hakkında fikir veriyordu. Sabahın erken saatlerinde buz gibi olan suyun etkisi ile ürperdiğini, tüylerinin diken diken olduğunu ve göğüs uçlarının belirginleştiğini seçebiliyordum. Gözlerini gözlerime dikmiş kendinden emin bir şekilde geliyordu. "Dün gece gördüklerin aramızda kalması için ne istersen yaparım" dedi.
"demek melike değilmiş naciye teyzeymiş. Acaba ne kadar zamandır birlikteler? Anneme bunu nasıl yaptılar?" şeklinde düşünceler zihnimi işgal ediyordu. Teyze bildiğim bu kişiye "orospu, fahişe, kaltak" diye bağırıp hakaret etmek istiyordum. Tüm bu düşünce buhranı içinde ağzımdan tek kelime çıktı.
"Meme"
Naciye teyzenin Dudakları sağ yana doğru asimetrik şekilde kıvrıldı. Gülümsüyordu. Elde etme, kafalama, kendine güvenme, küçük görme ve kendini beğenme ile karışık bir gülümsemeydi bu.
"babasının oğlu" dedi elleri bikinisine giderken. birkaç saniyeliğine bikinisini yukarı kaldırdı ve bende bıraktığı etkiden memnun bir şekilde arkasını dönerek sahile yüzdü.
O birkaç saniye yeni bir dünyayı keşfetmiştim. Ne güzel bir şeydi meme. Yuvarlak. Estetik. Bakmaya ve ellemeye güdüleyen. Cezbedici. Bizim zamanımızda internet yoktu. Dergiler vardı. Dergilerde bundan daha estetik olanlarını da görmüştüm elbet ama. Bu canlıydı karşındaydı. Bir de aileden bildiğim bir kişinin memeleriydi. Kendimi yasak meyveyi yemiş gibi hissediyordum. doğal olarak erekte olmuştum...
Tatil dönüşü babamın aylardır yalvarmama rağmen almadığı 18 vites bisikleti hediye etmesiyle tatilde hayatının dersini aldığımı anladım. Bilgi güçtü. insanların zayıflığını/hatalarını/korkularını bilmek ise getirisi olan karşı konulamaz bir güçtü.
Babamla çadırdaki geceyi hiç konuşmadım. Elimdeki kozu sürekli hatırlatarak onu bezdirmek istemiyordum. Gerçekten gerekli olursa kullanacaktım. Ayrıca ben mesafeli durdukça ve babam benden çekindikçe naciye teyzeyi daha fazla bana itiyordu. Naciye teyze pasta börek yapıp beni çağırıyor. Çay doldururken göğüs dekoltesinden memelerini dikizlemem için fırsat sunuyordu. Ara ara memelerini okşamama izin veriyordu. Hatta bir kez emmeme bile izin vermişti.
Son zamanlarda beni kızı melike konusunda cesaretlendiriyordu. Melike'nin benden hoşlandığını söyleyerek beni ince ince işledi. Bir gün beni eve çağırdığında memelerini açtı ve okşamamı istedi. Şaşırmıştım. Çünkü genelde ben ısrar ederdim. ilk kez kendiliğinden izin veriyordu. Melike'nin banyoda olduğunu söylerken beni ilk kez dudaklarımdan öptü. iyice erekte olmuştum patlama noktasındaydım. Bunu anladığında "ben bir anne bakayım geleyim seni merak etmesin. Sen de sakın ha anahtarı yok diye kapı deliğinden melikeyi izleme" dedi. Mesajı almıştım. bir an bile düşünemedim. Şartlanmış bir şekilde banyo kapısına doğru ilerledim. Ne Giriş kapısından banyo kapısının görüldüğünü ne de naciye nin kapıyı kapatmadığını farketmedim bile. Kapı deliğinden melike nin tazecik vücudunu körpecik memelerini izliyordum.
Elimin kasıklarımda olduğunu annemin evhamlı çığlığı ile farkettim. "oğlum napıyorsun sen?"
------------
devam edecek...