otorite

entry23 galeri
    12.
  1. Güce ve güçlüye karşı tavrımız genellikle güçlüyü kızdırmamak veya güçlünün tarafında olmaya çalışmak şeklinde gerçekleşir. Hele sonsuz isteklerine gem vuramamış ve bunları ihtiyaç addederek çoğalttıkça çoğaltmış kişi, bunları elde edebilmek için çoğu zaman menfaat sağlayacağı muktedirlere yanaşmaya, onların istediklerini yaparak onlar tarafından makbul bir makama ulaşmaya çalışır.

    işyerlerinde çok bariz gözlemlenebilir bu durum. Çoğu zaman bir makama ulaşabilmek görünürde hayal bile olsa içindeki bu arzusunu atamayan çalışan, bunun için derecesine göre üst yönetimdekiler ile olan bağını kuvvetlendirme gayreti içerisindedir hep. Düz personel memur, memur uzaman, uzman şef, şef şube müdürü, şube müdürü genel sekreter, genel sekreter genel müdür, genel müdür müsteşar, müsteşar milletvekili, milletvekili bakan olmak ister ve bu silsile böyle uzayıp gider. Herkes himmetine göre bir beklenti içerisine girer bazen de. Kimisi için ulaşılabilecek en yüksek makam şefliktir ve şef olabilmek için dil dökmediği kişi, açmadığı kapı kalmaz. Onun için şeflik ulaşılabilecek en önemli koltuklardan biridir. Lakin şef olunca dolacağını zannettiği içindeki kara delik dolmak bir tarafa daha bir derinleşip genişledikçe o da yeni emellere yeni makam ve mevki beklentilerine yelken açacaktır.

    Burada üzerinde durmak istediğim şey aslında iş hayatlarımızdaki hırslarımız ve bizleri sevk ettiği sonu gelmez yollar değil, bizden daha yetkili kişiler karşısında takındığımız acz ve mahcubiyet edasının iş hayatı örneği üzerinden temsillendirilmesidir. Elinde çok az yetki olan kişiler karşısında bile el pençe divan durmamızın sebebi, bizden daha fazla gücünün olması ve bunun neticesinde kendisiyle iyi geçinerek bir menfaat elde edebilme beklentisidir. Karakter yapısına göre bu tavır değişkenlik arz etmekle beraber en onurlu insan bile fıtratı gereği güçlü karşısında kendine çeki düzen verir ve menfaat içinde olmasa bile güçlünün düşmanı olmama dolayısıyla gazabını çekmemeye çalışır.

    Etrafımızda midemizi bulandırırcasına tavırlarıyla sürekli çoğalan kişilerin varlığı bu davranış tarzının fıtri olması önünde bir engel değil. Güç arttıkça dışa vurulmasa bile içten, ister hayranlık ister korku ister nefret ister menfaat kaynaklı olsun, bir saygı veya en azından etkilenme herkeste vardır. Bu zaten yerilecek bir şey değil. Yerilmiş olan bu duygunun onur kırıcı bir şekilde dışa vurulmasıdır.

    Müdürünün karşısında saygıyla durup ağzından çıkacak cümleleri tek bir kelime kaçırmadan huşu ile dinleyen insanlar; hepimizi, herkesi, her şeyi bütün gücü ve otoritesi ile sarmış, ne uzay ne doğa ne de bizatihi insan üzerindeki gücü yüzde bir bile anlaşılamamış ama varlığı ve gücü nerdeyse herkesçe artık kabul edilmiş en büyük otoriteye karşı niye bu kadar umursamaz duruyor gerçekten anlaşılması zor bir şey. Neleri sevip neleri sevmediğini, nelerin yapılmasını isteyip neleri yasakladığını, kendisine nasıl yaranılacağını hatta ve hatta kendisi ile nasıl dost olunacağını yine erişilmez cömertliği ile bizlere bildiren bu büyük güç karşısında olanca güçsüzlüğümüz, çaresizliğimiz ile birlikte yaptıklarımıza şöyle bir bakarsak dünyadaki küçük beklentiler karşısında takındığımız olağanüstü tavırlar ile karşılaştırıldığında cehaletimiz, ahmaklığımız apaçık ortaya çıkacaktır.

    devamı: http://www.genchacilar.or...ageID=KoseDetay&id=51
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük