mağara alegorisi

entry10 galeri
    1.
  1. "Yeraltında bir mağara tasarla. Mağaranın kapısı bol ışıklı bir yola açılıyor, ama mağarada yaşayan insanların kolları, boyunları ve bacakları zincirlerle bağlanmış, sırtları da ışığa çevrilmiş; öyle ki sadece karşılarındaki mağara duvarını görüyorlar, başlarını arkaya çeviremiyorlar. Kendilerini bildikleri andan beri de, burada bu şekilde oturmaktalar.

    Düşün ki, sırtlarının arkasındaki ışıklı yoldan bir sürü nesne geçiyor. Işık, bu nesneleri mağaranın duvarına yansıtıyor. Şimdi bu adamlar, sadece mağaranın duvarına yansıyan hayalleri görebilirler; o hayallerin meydana gelmesine neden olan gerçek nesneleri göremezler…

    Demek ki bu adamlar, birbirleriyle konuşabilselerdi, duvarda gördükleri hayallere bir takım adlar vereceklerdi, çünkü bu hayalleri gerçeğin kendisi sanmaktadırlar. Bu adamların gözünde gerçeklik, asıl gerçeklerin duvara yansıyan hayallerinden ya da gölgelerinden başka bir şey değildir…

    Şimdi, bu adamlardan birinin, zincirlerini bir şekilde çözüp, ayağa kalktığını ve başını asıl gerçekliklerin bulunduğu yöne çevirdiğini düşün…

    Gözleri parlak ışıktan kamaşır ve asıl gerçeklikleri, ilk anda göremezdi. Kamaşan gözlerini, yeniden alışık olduğu o duvara çevirir ve duvardaki hayallere kolayca bakardı. Ama gözlerini yavaş yavaş alıştırarak asıl ışığın kaynağına tekrar baktığında, arkadaşlarıyla gördüğü şeylerin birer hayalden ibaret olduklarını; asıl gerçekliklerin, şimdi gördükleri olduğunu anlardı.

    işte gözümüzle gördüğümüz bu dünya, o mağaranın duvarıdır. Doğrudan doğruya duvara bakmakla yetinmek yerine, başını aksi yöne çevirerek, o duvara yansıyan görüntülerin kaynağı olan ışığa bakmayı düşünebilen insan da, ‘duyu Gözü’nü, ‘akıl’ gözüne çevirebilen bilgedir."

    Eflatun-Devlet
    5 ...