Bize yapilan haksizliklar karsisinda empatinin kralini kurabiliyorken, bunun yaninda yaptigimiz haksizliklarda empati yoksunu olmamizdir.
örnegin: kürt meselesinde inanilmaz empati yoksunuyuz. orda dogmak büyümek onlarin elinde olan bir sey mi ? kendileri ister miydi dagin tepelerinde, magaralarda dogup sonu ölümle sonuclanabilecek mücadelelere girmek zorunda kalmalari.
bir empati kuralim birlikte; Kürtsün orda dogmussun kaderin cilvesi olarak. Türk olarak hissediyorsun kendini. Hakkaride dükkan acmis yasamini sagliyorsun. Sonra pkklinin biri geliyor, daga cikacaksin yoksa Dükkanini yagmalarim diyor. Kabul etmiyorsun. ertesi gün dükkanini yagmaliyorlar. devlete basvuruyorsun, devlet orali degil.
Sen yine de daga falan cikmiyorsun, is bulmaya calisiyorsun. Yine geliyorlar, daga cikmazsan evini köyünü yakariz. Colugunu cocugunu kaciririz. Gidip devlete sikayet ediyorsun, devletin aciz kalmis. Gece oldugunda yine pkk ile yüz yüze geliyorsun. bu durumda çıkmak zorunda kalıyorsun. insanin hayatindaki en büyük degeri, colugu cocugu, anasi babasidir. Devletin buna mani olamiyorsa, birey olarak kaderine karşı çıkman imkansizdir.
Yani özet su: evet sevmiyoruz. nefret ediyoruz. kendim de dahil. Empati kurdugumda bile, kabullenmek gelmiyor icimden. Düsünmemeye itiyorum kendimi. En iyi kürt ölü kürttür felsefesini beyinlerimize, bilincaltimiza kazimisiz. Ancak bilinmesi gereken onlar kaderlerini kendileri secmediler. ve bu kadelerinde yardimci olmasi gereken bir devlet olmadi. onlar hic muhattab alinmadilar, önemsenmediler. üstüne devletin kendisi de ezmeye, öldürmeye, köyleri yakip yikmaya baslayinca, tek secenekleri bu kaldi.
Sevgiyle yaklasalim birbirimize. her seye ragmen. herkes kaderini yaşıyor, kendi secmedigi.