"iktisadi ve idari Bilimler'den hocamız Hüseyin Özel
Hacettepe'deki olaylar hakkında açık mektup :
Bu olaylar son derece kaygı vericidir, çünkü ortalıkta dolaşan, "öğrencilerin" yazdığı ve sayın Rektörün kendi hesabında yayınladığı açık mektupları ve yorumları okuyunca insan (yani ben) bir miktar dehşete düşüyor :
1. Öyle görünüyor ki, Hacettepe öğrencilerinin büyük çoğunluğu, polisin üniversiteyi basıp 50 kişiyi (o kadar var mı) vahşi bir şiddetle gazlamasını onaylıyor; dahası bu öğrencileri "terörist" diye görüyor. Hatta içlerinde, Yıldız Anfiye atılan ya da isabet eden gaz bombalarının bu "terörist" öğrenciler tarafından atıldığını bile ileri sürenler var. Neredeyse, hem gaz atan hem de yiyen aynı kişiler gibi bir sonuç çıkıyor...
2. Yine öğrencilerin büyük çoğunluğu, gaz yiyen arkadaşlarının şiddetle cezalandırılmalarını, hatta okuldan atılmalarını (soruşturma, savunma vs. olmadan) Rektöre önerecek kadar ileri gidiyorlar.
3. Yine öğrencilerin büyük çoğunluğu, bu "terörist" öğrencilerin "ekmek yedikleri kapıya" nankörlük ettiklerini düşünüyor. Öyle görünüyor ki bu kardeşlerim bir tür "yardım bağımlılığı" (welfare dependency) sendromuna kapılmışlar. Yani rektörün ya da üniversitenin öğrencilere sunduğu ucuz yemek vs. gibi (karşı olmadığım) üniversite bütçesinden verilen desteklerin tehlikeye girebileceğinden endişelendiklerini, ya da en azından "velinimetlerinin" üzülmesini istemediklerini belli ediyorlar.
4. Yine öğrencilerin büyük çoğunluğu, olay çıkaran "terörist" öğrencilerin hepsinin "bölücü" ve PKKlı olduğu düşüncesinde. Bunun için kanıt diye (Hacettepenin web sayfasında da sunulan) belirli fotoğrafları gösteriyorlar: PKK yazılı flamanın yanındaki dört kişi ile yerlere ve duvarlara yazılan PKK ve APO vs. yazılarını gösteren resimler. Bu durum bir yandan polis şiddetini haklı göstermek için kullanılırken öte yandan da, bence daha vahimi, bir tür örtük (aslında açık) Kürt düşmanlığını da dile getiriyor. Mantık herhalde şöyle, "bütün solcular PKKya (ve Kürtlere) sempati duyar; dolayısıyla teröristtir, dolayısıyla kendilerine uygulanan şiddeti hakederler." Hazır 18 Mart gelmişken milliyetçi duygularını ifade etmenin bundan iyi yolu olmaz (hatta, sanki şu anda PKK ile yürütülen müzakerelere yönelik tepkiyi "yetkililere" yöneltemedikleri için "terörist" öğrencilere yöneltmek "gaz almanın" en iyi yolu gibi, herkes için. Böylece, riske girmeden hem milliyetçiliğimizi göstermiş, hem de "terörü" lanetlemiş oluyoruz). Kazan-kazan durumu yani.
5. Belki de en vahimi, "yetkililerin" bütün bu düşünceleri destekler tutum içinde olmaları, öğrencilerin protesto hakkını bir "terörist" faaliyet gibi görmek ve göstermeye çalışmaları.
Neden endişeliyim? Bu bir pattern haline gelmeye başladı; provokasyon, şiddet uygulanması, mağduru suçlama, demokrat olduğunu gösterme (tabii protestocu öğrencilerin bu tür provokasyonlara düşmeye dünden razı olmaları da ayrıca ilginç). ikincisi, daha önemlisi, üniversite öğrencilerinin bu düşünce tarzına kapılmaya teşne olmaları; sorgulama, düşünme vs. olmadan bir an önce vagona atlama istekleri.
Benim üniversitem böyle bir yer mi? Anlaşılan öyle. Şu ana kadar yapmaya çalıştıklarımın (benim gibi düşünen insanlarla birlikte) boşa gittiği duygusuyla mı böyle yazıyorum? Belki.
Neyse, mektubu kim almak isterse, kendilerine tüm saygımla sunuyorum.