bugün bir söyleşisine katıldıgım yazar.
'romandan uyarlanmış hayat' başlıklı bir konuşma yaptı söyleşinin başında. tarihten örnekler vererek romanların gerçek dünyaya büyük etkilerde bulundugu hatta avrupanın bugünlere gelmesinde büyük bir pay sahibi oldugu tezini ortaya attı saglam kanıtlar öne sürerek. örnegin charles dickens dedi, ingilterenin karakterini belirleyen yazardır, toplumu şekillendirmiştir dedi. o an aklıma dickens'ın oliver twist'i yazdıktan sonra bu romanı okuyan halkın romandan cok etkilenmesi, ve sokak cocuklarına daha cok sadaka vermeye başlaması, devletin de romanın itici gücüyle cocuklar için sıgınma evleri açması geldi. o aslında biraz daha genel bir şeyden bahsediyordu sanırım, tüm halkı tüm milleti kalkındırdıgını kendine getirdigini karakterlerinin farkına vardıklarından ve bir vizyon edindiklerinden dem vuruyodu heralde. aynı şekilde balzac'tan, victor hugo'dan da bahsetti. bu aydınlar sayesinde o korkunç karanlık geçmişi bir kenara bırakıp yepyeni aydınlık bir gelecege tasıdıgını söyledi hemen hemen. (tabi sadece yazarlar sayesinde olmadıgının da altını çizdi.) geçmişte çocukları haçlı seferine göndermeye kalkan çılgınca zihniyetten de söz etti laf arasında. çok dogru bir örnekti.
kısacası konuşması her zamanki dağınık üslubunun tekrarı da olsa onu kendisi yapan bu düzensiz anlatım şekliyle bence çok güzel ve enterasan bir konuya değindi, kafa açtı akşam akşam.
hatta kendisi de zaten o kadar iyi konuşamadıgını ve sanıldıgı kadar zeki olmadıgı milen kundera'nın "romanlar daima yazarlarından daha zekidir" sözüyle ifade ederek mütevazi karakterinden taviz vermedi yine.
gelelim izleyen kitlesine;
o kadar ahmakça, seviyesizce, magazinel sorular sordular ki adama, onların adına ben utandım, oturdugum koltukta eridim resmen, "hangi politikacıyla dost olmak istersiniz?", "farklı olmak için özel bir çaba harcıyor musunuz?", "çoraplarınız neden renkli?", "götünüzde kıl var mı?*" gibi saçma sapan, ipe sapa gelmez sorular sordular. lan yazar o yazar, adam gibi soru sor, zaten konu belli, 'romandan uyarlanmış hayat' adamın konuşmasının teması, onun hakkında sorsana ahmak, hadi olmadı biraz derin cevap verilebilecek sorular sor, ölümden gir, yalnızlıktan çık, aşk nedir diye sor da yapıştırsın güzel bi cevap kendimizi bulalım be kardeşim, o ne mına koyim, çorabınız neden renkliymiş, lan böyle soru mu olur be, adam kitap yazmış, sordugun soruya bak.
üniversite seviyesindeki gençlerden oluşan bir toplulugun düşünce seviyesini, entellektüel birikimini, konuşabilme potansiyelini, iletişim becerisini ve 'söyleşi'de soru sorma adabını bilmedigini cok net gösterdi bana bu söyleşi.
menteş kızmakta haklı, adam kalkmış gelmiş ayağına kadar elle tutulur bir şeyler konuşabilmek için, senin yaptığına bak. yine iyi, salonu terketmedi adam, oturdu konuştu olabildigince, gülerek eğlenerek biraz da kendini zorlayarak, hikaye falan anlatarak zamanı doldurdu. lakin bu söyleşiden hiç memnun kaldığını sanmıyorum.
menteş, gözlerinden anladım, "ne aptal bir gençliksiniz!" dediğini.
haklısın.