bu nedenler duygusal da olabilir. şimdi 89 kiloluk bir bünye olsam da çocukken çok tıfıl ve gözlüklüydüm. okul bahçesinde basketbol oynayanlar olurdu benden bir-iki yaş büyük olanlar aramda normal olarak ciddi bir fiziki dezavantaj oluyordu. birkaç kere oynamaya teşebbüs ettiğimde beni hep okul bahçesinin beton zeminine çakıverceklermiş hissi sarardı, üstelik size sırtı dönük birinden top kapmaya çalışmak kadar da can sıkıcı bir şey yok. okulun spor salonunda haftasonları ücretli basketbol kursu düzenlenirdi. aman aman pahalı bir ücreti olmasa da bende basketbol kursuna gidecek para da yoktu, sınıfın züppe tipleri giderdi basketbola. daha sonra izlediğimiz amerikan filmlerinde basketbolu sadece kolejli parlak tipler oynar, güzel kızlar da onlara hayran olur imajı da beynimde yer edince hepten soğudum basketboldan. ben sıradan bi tişörte herhangi bir bezden kestiğim 9 numarayı anneanneme diktirerek mahalle arasında, boş arsalarda top koşturmayı seçtim, çok çok kötü oynasam zevk alarak. söylememe gerek var mı bilmem o yıllar hagi'li galatasaray'ın fırtına gibi estiği 96-2000 arası dönemdi.