Yazları köye gideriz hep. Annem ve babam aynı köyün insanı oldukları içinde anneanne babaanne derken bir buçuk iki ay takılırız. O yaz ben erken kaçtım köye. annemler gelmedi, anneannemlerde ikamet ediyorum. Bir akşam baba tarafına geçtim ve dedemle sohbet,muhabbet derken saat gece 12 oldu. Kalktım bok varmış gibi geri döneceğim. Kalsana orada salak. Çıktım yola patika yoldan aşağıya iniyorum. Köy yeri zaten çalılıklardan hışırtılar, kertenkeleler,sincaplar falan zaten otomatik bir tedirgin ediyor insanı. Yokuşun orta kısımlarında bir aile kabristanlığı var. bir sülale dolusu insan orada yatıyor. Gecelerin en büyük korkusu da mezarlıktır köy yerinde. Neyse efendim ben sübanekeye replay ata ata aşağıya doğru iniyorum. Tam mezarlığı gördüm, biraz aşağıdan da bem beyaz giyinmiş bir adam geliyor. Beyaz sakallı, beyaz tenli. O an korkudan ben beyaz oldum eminim. Duraksadım, terledim ve ufaktan da bir tireme vurdu. Aramızdaki mesafe çok geçmeden kapandı ve tam mezarlığın orada yan yana geçerken istemeden anlık bir tepki olarak iyi geceler dedim.
Adam döndü ''aleykümselam'' dedi. sesi de böyle kısık. o an altıma sıçabilirdim. Bütün evlerin ışıkları sönük. Herkes uyuyor. Bir tek ikimiz ve mezarlık varız orada. Neyse o yukarıya doğru devam ederken ben aşağıya ışık hızıyla koştum. Kendimi yola atınca dayımı aradım. Gel al beni diye. Dayımda almasaydı köyün limanında sabahlayacaktım muhtemelen. Böyle bok bir olaydı.
Ertesi gün soruşturdum adamı. Adını kimisi yılmaz dedi, kimisi ihsan. Camiye hocanın yanına gittim. böyle böyle birşey oldu diye hoca sıkıntı yok selamını almış işte dedi. Dedim noluyoruz amk... Ama o günden sonra ne inden ne cinden korkuyorum. Anlatımım biraz basit olabilir ama yaşadığım tecrübe çok sert idi.