ben de istemez miydim, kulaklığımı takıp, tumblr kızlarının hayallerindeki gibi şıp şıp yağan yağmurla birlikte cam kenarında müzik dinleyip yolu seyretmeyi. üşüyüp hırkayı battaniye misali sarıp, mesaj geldi mi acaba diye telefonuma acıklı acıklı bakmayı, molada hayatımın aşkıyla tanışıp, bir anda mesaj beklediğim adamı unutup kendimi otobüs aşkımın kollarına atmayı.
Tabi ki de istemezdim lan, zaten burası türkiye.
Şanssızlığımın belirtisi olarak cam kenarında oturamam. Bayan yanı olaraktan yanıma yaşlı bir teyze oturur. Aslında başlangıç güzeldir, poğaçalar, kurabiyeler ikram eder bol bol. Sürekli çay istenir. ee tabi sohbete başlanır; nerede okuyormuşum, nereliymişim, hangi bölümdeymişim, aa mezun olunca ne iş yapacakmışım, aman aman pek akıllıymışım, maşallahmışım, bir tane daha kurabiye ister miymişim, bacakları çok ağrıyormuş keşke tıbbiye öğrencisi olsaymışım, oğlu varmışmış mühendis olacakmışmış, kız arkadaşı varmış oğlunun ama çok suratsızmışmış... bu muhabbet hiç bitmez, yağmur biter, şoför değişir ama teyze susmaz. Teyze sussun iki şarkı dinleyeyim diye acıklı gözlerle teyzeme bakarım anlamaz. sadece benle yetinmez, otobüsteki diğer yolcularla da kaynaşır. ağlayan çocukları "sus bakiyim, iğne yaparım" diye kandırır. molalarda eşini arayıp "ay osman rahatım çok şükür,yol arkadaşımla da iyi anlaştık ama dizlerim çok ağrıyor bıdıbıdı" diye iki saat konuşur.
Sonuç olarak muavin,ben ve bıyıklı şoförün çaresiz pilot gözlüğü yolculuk bitsin diye bekleriz.