bambaşka bir şehrin sabahında uyandığım ilk günü dün gibi anımsıyorum.. herkese yabancıydım. kimseyi tanımıyor hiç birinin ne dediğine dair fikrim olmuyordu..
annemle gitmiştik oraya sabah uyandığımda anneme sesleniyordum fakat yoktu.. o çoktan gitmişti.. sonra tanıştım hayatın acımasız yüzüyle okkalı bir hoşgeldin şaplağını yedim alnımın ortasına..
sonrası hep karmakarışıklıklar ...
düzeleceğine dair olan tüm inancımı yitirdim zaten öyle de oldu ..
insanları anlamak istedikçe uzaklaşıyor sevmek istedikçe soğuyordum.. birgün artık birine değer verebilirim diye düşündüm .. tam bir buçuk yıl onu öyle sevdim öyle korudum ki..
ailesinden görmemiştir muhtemelen.. hoş herşeyini bildiğimden net olarak söyleyebiliyorum ki evet ailesinden görmedi o iyilikleri..
bir sabah uyandığımda bana artık evden taşınmak istediğini söyledi..
e dostumdu hani kimsemiz yoktu bizim..
ne yazıkki bu kadar toz pembe olmuyormuş .. gitti sessizce .. artık sabahlara uyanmaktan nefret ediyorum insanlardan nefret etmekten haz alıyorum. beni bu kadar duygusuzlaştıran insanların hepsinin ölmesini dileyebilecek kadar kalpsizleştim artık.
şimdi ben bu gezegene ait olduğumu hissetmemekte haksız mıyım?