albırt sesilya'ya verdiği randevuyu az daha unutuyordu. gel de bi ara sik beni demişti sesilya, albırtta 1 saat sonrasına randevu vermişti. arabasına atlayıp direk sesilyanın evine geçti albırt.
sarışın sesilya kasıklarına uzanan havai yırtmacıyla karşıladı albırtı. mal yerinden oynadı. ne olur ne olmaz diye yanına aldırdığı sik kaldırıcı ilaçlara gerek kalmayabilirdi. çocuk inmeden direk dalmalıyım diye düşündü ve yaptı. sesilya albırtın mala elini attı ve ohh al bu gerçekten çok kalın dedi. albırt ağzına almak isteyip istemediğini sordu. isterim dedi ve başladı yalamaya. albırt boşalmak istemediğinden oral seksi en güzel yerinde bitirip sesilyayı kaldırdı.
beni öpebilecek misin dedi sesilya. albırt anlamadı ve neden öpmiyim dedi. e ağzıma aldım ya al, belkim igrenirsin filan dedi. agzının kenarında albırtın kıllarından biri duruyordu ve sesilya bunun farkında değildi. albırtın mal indi.
ağzım kurudu dedi. mutfağa yöneldi ve bir bardak su ile cebinden çıkan viagralardan birini çıkardı ve çaktırmadan yuttu.
on dakika sonra albırtın mal sebepsiz kalkmıştı. sesilya neden önce ağzına verip sonra su içme bahanesiyle yanından uzaklaştığını anlamamıştı albırtın. tekrar yanına geldi. + + albırt neyin var
- sesilya sana arkadan kaymak istiyorum
+ ama al seninki ciddi anlamda kalın çok canımı yakar
- krem kullanacağım acıtmadan yaparım bunu bana çok görme sesilyam
+ tamam albırt madem bu işe meraklandın hadi öyleyse,
yatak odasına gittiler. albırt sesilyayı domalttı ve göt deliğini parmaklarıyla yavaşça kremledi. sesilya çaktırmasa da hoşuna gitmişti. albırt yavaş yavaş içine girdi sesilyanın. tiz çıglıklar eşliğinde yapılan bir sapıklıktı albırtınki. götten sikişmek de ne ola ki. tanrının lanetlediği insanlar arasına girmek, allah belamı verecek diye düşündü.
albırt boşalmasına yakın hareketlerini hızlandırdı ve bu da sesilyanın canını daha çok yaktı. içine boşaldı ve malı çıkardığında albırt büyük bir süprizle karşılaştı.
sikinin üzerinde koskoca bir domates kabuğu duruyordu. iğrendi. midesi bulandı. elini uzatıp domatesi oradan aldı ve kokladı. boktan bile daha kötü kokuyordu.
hemen elini yıkadı ve sesilya'ya gitmesi gerektiğini söyledi. sarışın tüm ihtişamıyla karşısında durmasına rağmen albırt için artık o bitmiş bir sigaranın külüydü. kadın ağlamaya başladı. albırt daha fazla kalmaktansa acele etmeyi yeğledi ve kapıyı sert bir şekilde vurup çıktı.
karnı acıkmıştı. lokantaya gitti ve garsonun yanına gelmesini bekledi.
buyrun ne alırsınız bay albırt.
o lokantaya o kadar çok gitmişti ki ne yiyeceğini bile biliyorlardı artık.
albırt her zamankinden dedi.
garson birazdan dumanları tüten bir domates çorbası ile geldi ve efendim şefin önerisidir, buyrun dedi.
albırt sağlam bir böğürtüyle garsonun üzerine kustu. adam şaşkınlıkla ne olduğunu anlayamamış ve albırtın bir rahatsızlığının olduğunu düşünmeye başlamıştı.
albırt özür dileyerek kendisini iyi hissetmediğini söyleyerek lokantadan koşar adımlarla ayrıldı.
arabasına atladı ve her zaman önünden geçtiği ve merak ettiği palmiye bara gitti. bir içki iyi gelebilir diye düşündü.
içeri loştu ve dumandan insanların yüzleri seçilmiyordu. sesilyanın evinde içtiği viagranın etkisi hala tam gaz sürmekteydi ve albırtın babafingosu çadır direği gibi dimdik ayaktaydı.
bara oturdu ve bir viski söyledi. oturduğu taburenin hemen yanında saçlarını punkçular gibi kabartmış, dolgun kalçaları olan bir sarışın ufak ufak demleniyordu.
gözgöze geldiler. sarışın kedi sırıtışı gibi hissiz bir gülümseme ile baktı albırta. oysa onun kafasından şu an çook farklı şeyler geçiyordu. biraz laflamanın kafasını dağıtabileciğini düşündü ve kadına doğru dönerek bir dahaki içkinizi ben ısmarlamak isterim dedi.
kadın hay hay anlamında başını salladı ve albırtla havadan sudan bir sohbete daldılar. belki bir saat geçmiş ve albırtın ciddi anlamda kafası dağılmıştı. neden sonra kadının parmağındaki alyansı fark etti.
inanamıyorum sen evli misin dedi. kadın aslında tam da sayılmaz albırt, benim hayatım çok boktan ilerliyor bu günlerde, sınırsız özgürlük olmasına rağmen nasıl bir kapanın içindeyim bilmek istemezsin. dedi.
albırt içtenlikle dinlemek isterim seni gerçekten sevdim dedi. kadın albırta yaşlı bunak kocasından neler çektiğini, onun sapık emellerine nasıl mecbren alet olduğunu anlattı. konuşma neredeyse 2 saat sürmüştü.
bir fikrim var dedi albırt. adının ceni olduğunu öğrendiği nefis hatun kulak kabarttı.
kocan söylediğin üzre itibarı çok yükseklerde olan sayılı işadamlarından biri, neden ona şantaj yapmıyoruz dedi. kadın gözlerini açarak nasıl? diye sordu.
seninle bir erkeğin ilişkisi varmış gibi göstereceğiz ve ben kocana eğer bu duyulursa büyük bir fırtınanın kopacağını ve itibarının yerle bir olacağını söyleyerek ondan para kopartmaya çalışacağım. ne alırsak yarı yarıya. hem böyle bir şeyin duyulmasını istemeyeceğinden sana tazminat öderken de sorun çıkarmayacaktır dedi.
ceni gülen gözlerle albırtı dinliyordu. anlattığı plan gayet mantıklı bir temel üzerine kurulmuştu kabul dedi.
ceni albırta artık ortak olduklarını ve onu evinde ağırlamak istediğini söyledi. albırt kabul etti ve eve gittiler.
ceni üstüme rahat bir şeyler alayım diyerek albırtı evin içinde yalnız bıraktığında albırt viagra sebebiyle bir türlü inmeyen siginin kafasını okşuyordu.
seslendi kocan nerede?
ben bu evde oturmuyorum dedi ceni. kendime şahsi olarak tuttum burayı, asıl oturduğumuz yer buranın kuzeyine beş kilometre uzaklıkta bir malikane dedi.
albırt kadının sınırsız özgürlük dediği şeyin ne olduğunu yavaş yavaş anlamaya başlamıştı. adam ceniyi sikemediğinden dolayı serbest bırakmış ve dışarıda kendini tatmin etmesine üstü kapalı izin vermişti.
ceni içeri geldiğinde albırtın aklı kaymıştı. dolgun göğüslerini ortaya çıkaran bir dekolte ve incecik tül elbisenin içinde ceni sikilmeye hazır gibi görünüyordu. albırt kenardan köşeden konuşmayı sevmez direk dalardı. huyu buydu. ceniye de öyle yaptı.
bak böyle giyinmeye devam edersen ilişkim,iz ortaklıktan öteye geçebilir dedi.
ceni albırta yaklaşarak kucağına oturdu ve seninim, ne yaparsan yap dedi.
albırt ceninin dolgun göğüslerini emmeye başladı bir yandan da parmağıyla kadınlığını arıyordu.
kadınlığı ıpıslaktı. parmağını içeri dokup yavaşça çıkardı. bunu birkaç kere daha yaptı. sonra kadınlığını yalamaya başladı. olgunluktan dağılmaya yüz tutmuş bir şeftali kadar yumuşak ve ıslaktı.
albırt kadına bir güzel kaydı. ama öyle böyle bir kayış değil. bağırta bağırta, terleri birbirine karışa karışa. sonra oturup şarap içtiler ve birbirlerinini hayat hikayelerini daha yakından öğrenmek için çaba sarf ettiler.
aradan geçen bir hafta albırt için plan yapmakla geçmişti. sesilyadan ses seda yoktu. kendi kendine söylendi; ulan hem kadını götten siktin hem de çıkan domates kabuğu yüzünden kadına yol verdin salak..!
o gün ceni ile buluştular ve albırt ceninin kocası hakkındaki gerekli bilgileri aldıktan sonra akşam buluşacakları saati ve yeri söyledikten sonra ceninin yanından ayrıldı.
albırt önce ankesörlü telefondan ceninin kocasını aradı ve karısının uzun zamandır birden fazla kişiyle ilişkisinin olduğunu, eğer bunun duylmasını istemiyorsa bir miktar ödeme yapması gerektiğini bir şantajcıya yakışmayacak kibarlıkla yaptı.
adam albırtın ummadığı bir umursamazlıkla ne kadar istediğini sordu. albırt bu soruyu erken buldu fakat cevaplaması gerektiğinden 150 bin dolar dedi. ahizenin arkasından adamın pis sırıtışını hissetti. adam kabul etti ve parayı nasıl alması gerektiği konusunda konuştuktan sonra karşılıklı olarak telefonları kapattılar.
aradan bir ay geçti ve albırtla ceni hem kocadan kopardıkları 150 bin hem de adamın jet hızıyla boşanıp ödediği 300 bin dolarla evde büyük taşşak yapıyorlardı. saat akşam 10 du ve gün içinde altı kez sevişmişlerdi. hatta albırt o günkü etkilenmenin kendisinde anksiyete yaratacağını düşünerek kadına götten de bir güzel kaymış, bilimum sebze meyve de sikişlerine ortak olmamıştı. oh ne ala dedi.
koltukta elinde kumanda sere serpe uzanmış albırtın cep telefonu çaldı.
telefona uzandı ve önce arayana baktı. kayıtlı değildi fakat numarayı tanıyor gibiydi.
+ efendim
- al
+ oh mayko sen misin nerelerdesin be olm
- döndüm albırt
+ seninle görüşmeliyiz
- ayışığı bardayım
+ hemen geliyorum mayko ordan ayrılma
,
ceni albırta bundan hoşlanmadığı belirten gözlerle baktı ve bir yere gidemezsin dedi. albırt önce ne tepki vereceğini şaşırdı ama hemen ardından toparladı. bu da ne demek oluyor şimdi. ceni ortak olduklarından sevgli olduklarından dem vurdu, böyle kafana göre gidemezsin albırt ben ne olacağım dedi. albırt bu ortaklığı bitirme vakitlerinin geldiğini söyledi ve para dolu çekmeceyi açarak desteleri bölüştürdü. kendi payına düşenleri bir poşete koyarak bu ilişkiye noktayı koydu ve bara, mayko'nun yanına gitmek için ilerledi.
albırt ayışğı bara doğru ilerlerken hayatındaki kadınların ne kadar az süre aldıklarını düşündü. acaba ben mi bir yerlerde ata yapıyorum diye hayıflandı. arabasını park etti ve bardan içeri girdi;
+ ooooo mayko ne iş ya
- iyi moruk senden? iyi gördüm seni
+ hem de ne iyi bir taşla baya bir kuş vurdum be olm
- sen ciddi misin al, ne boklar yedin ya la
+ olm hemen akara şivesine dönme amk, zaten manhattan'da baya bi islamcı grup var ve adamlar nerede türk görse haklıyorlar sen de hemen türk olduğunu belli etme.
- la olm kimse yok la, başkasının yanında yapar mıyım enayi
albırt gülümsedi.
mayko albırta bu parayla türkiye de neler yapabileceklerini anlatırken albırtın ağzının suları kenardan kenardan akıyordu.
hiç durmayalım en yakın zamanda gidelim dedi. zaten benim karıştırdığım işlerden de kötü kokular çıkarsa beni burada sikerler aga dedi. mayko dünden razıydı.
albırt cebinden çıkardığı note2 sini açtı ve internetten iki tane türkiye uçak bileti aldı. biletler yarın öğlen 11 deydi. yarın için sözleşip hazırlanmak için ayrıldılar.
uçak havalandığında albırt esniyordu. mayko dediği adam ise o kadar mutluydu ki bu gözlerinin parlaklığından anlaşılıyordu. atatürk havalimanına indiler. albırt maykoya, hangi semtte kalacaklarını sordu?
tıslayan bir sele beyoğlu dedi adam. albırt fark etmez der gibi dudak büktü ve taksiye bindiler.
albırtla mayko taksici anlamasın diye ingilizce konuşuyorlardı. dolayısıyla da adam bu iki kafadarı turist zannederek taksimetreden sikmenin planlarına başlamıştı bile. sordu
+ ne tarafa? going going semt?..
- beyoglu
+ okey
adam beyoğluna gitmek yerine albırtla maykoyu dolaştırmaya kalktı; hem de öyle böyle bir dolaştırma değil neredeyse istanbul turu atacaklardı. sonunda beyoğluna geldiler. mayko taksimetreye baktığında en fazla 50 60 lira olması gereken taksimetre 220 lirayı gösteriyordu. amk taksicisi iyi bir dayağı hak etmişti. mayko hala turist numarasına devam ederek;
+ mani pliis dedi
- 220 tuttu ama ikiyüz verin
diyen adam elleriyle 200 lirayı tarif etmeye çalışıyordu. o an burnuna bir darbe yedi. mayko adama kafayı gömpelemişti.
- lan amk çocuğu, istanbul kaşarıyız lan biz sen kimi sikmeye alışıyorsun he!
+ abi çoluğum çocuğum var yapma para da istemem
- lan ibine neden olm neden, he neden adam gibi edebinle çalışmıyorsun dalyarak
+ abi valla turist sandım
- ya anasını sikecem bunun ya, olm arkadaşım turist, yani o tek binse sikecektin öyle mi?
taksici utancından cevap veremedi. mayko taksiciye siktiri çekip beş para vermeden yolladı. aılbırt olanları şaşkınlıkla izliyordu.
albırt; bunu amerikada yapsan kanun namına bizi bir güzel sikerlerdi aga dedi düzgün türkçesiyle. mayko ile gençlik yıllarında az kovalamamışlardı istanbul sokaklarında.
valizleri mahallenin bakkalına bırakıp ilk olarak istiklal caddesine çıktılar. sokaklar it kopuk kaynıyordu.
nevizadade bir bara oturup birer rom söylediler. romlar geldi ve ilk bardakları şat attılar. albırt;
+ amk hala içkiye su katıyor mu lan bu şerefsizler
dedi. mayko kafasını onaylar gibi salladı. hemen arkasından ikinci ve üçüncü dubleler geldi. sulu da olsa kafa yapıyor bu meret dedi ve ikisi de yüksek sesle kahkahalarla güldüler.