tiyatrocu

entry22 galeri
    4.
  1. Gözünü almaktadır sahne ışıkları Öyle bir dünya da hisseder ki kendini, tek hükümdar kendisidir ve elindedir binlerce kişinin dizginleri. Alır onları götürür kendi renkli dünyasına. Farklıdır karşısında oturup hayranlıkla onu izleyen insanlardan, ama "fark" içinde bulunduğu sahnenin yüksekliğinden kaynaklı değildir. Yukarıdadır evet, ama bilir ki onu yukarıya taşıyan karşısında o hükümdarlığını ilan ettiği insanlardır.

    Hayatı oynarlar. "Hayatın inadına" Bu kez onlar kazanacaktır bilirler. Hayatın ta kendisi olsa bile oynadıkları, sonu onların elindedir bu kez. Ne kader kavramı vardır o sahnede, ne de "acaba sonra ne olacak" korkusu . Çünkü bilir ne zaman mutlu olacağını, ne zaman üzüleceğini ve gerekirse ne zaman öleceğini . Adı "oyuncu"dur evet ama belki de çok daha gerçekçidir normal yaşamında "oyuncu" olanlardan. Asla ütopik değildir, asla hayalci değildir . Ve onun için "imkansız" yoktur "zor" yoktur "asla" hiç olmamıştır.

    Kimsenin göremediği renkleri görür oyuncu, kimsenin duyamayacağı sesleri duyar, kimsenin sonunu getiremeyeceği hayatları bilir. Kalbidir oynadığı karakterin, bütün enerjisini verir ve bütün enerjisini alır karşısında onu izleyenlerin. Büyüdükçe küçülen hayalleri yoktur . Aksine büyüdükçe sahnede daha çok büyür onun hayalleri. Savaşmaktan yorulmaz gün gelip ölse bile, "savaşarak ölmek" en onurlusudur onun için. Ve öyle bir sevdayla bağlıdır ki sahneye, en çok istediği şeydir "hasta yatağında" ölmektense seyirci karşısında terk etmek gerçek yaşamı .

    Hiçbir maddi kavramlar hoşnut edemez onu, kulaklarında çınlayan alkışlardan daha çok, ve hiçbir mutluluk ölçülmez ona hayranlıkla bakan gözlerden... insan sevgisidir onu en çok bu yaşama bağlayan. Ve asla düşman değildir en azılı düşmanına bile. Kurşun atana gülümser, çünkü korkmaz ölümden, kötülükten korktuğu kadar. Aşıktırlar, yüzlerce defa oynadıkları "Romeo&Julliet"ten daha çok . Bilirler çünkü "dünyayı güzelliğin kurtaracağını ve bir insanı sevmekle başlayacağını her şeyin" ... "Olmak ya da olmamaktır" kavgaları. "Olamamak" diye bişey hiç olmamıştır onların hayatında...

    Ve mutlu bitmese de herhangi bir oyun, sonraki yaşamlarda mutlaka en güzel şekilde bitecektir perde kapanmadan sonu... işte o an çıkarlar içinde bulundukları dünyadan, biter hükümdarlıkları ve artık eğilme vakti gelmiştir kendilerini ayakta alkışlayan gerçek hükümdarlarının önünde...Çünkü o eğildikleri insanların hayatlarıdır oynadıkları ve onlara şükranlarını sunarlar. Başları önde, teşekkür ederler her birine ayrı ayrı, bilirler ki onların yaşamlarıdır oynadıkları ve ayakta alkışlandıkları..
    Sonra söner ışıklar, kapanır perde...
    artık bir sonraki oyuna kadar "eşittir bütün hayatlar" ...
    4 ...