08.03.2013 dünyanın en önemli gazetelerinden the times, türkiye'deki şike sürecine yönelik çok çarpıcı bir haber yayınladı. sayenizde bütün dünyaya rezil olduk. işte haber metninin tamamı ve türkçe çevirisi...
iki kıtayı birbirine bağlayan istanbul, sporun cazibe merkezlerinden biri. Didier Drogba, Wesley Sneijder ve Dirk Kuyt gibi oyuncular için son bir büyük gelir kaynağı olan şehir, spor liderlerinin hem Avrupa hem de Asyadaki takipçileri memnun edebileceği de bir yer aynı zamanda...
Eğer işler yolunda giderse, Türkiyenin bu en büyük şehri, 2020 Olimpiyatlarına ve Avrupa Şampiyonasına aynı yıl ev sahipliği yapabilir.
Fakat Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC), UEFA ve batılı politikacılar istanbul üzerinde incelemeler yaparken, şehrin arka sokakları geçtiğimiz yıl yaşanan ve hiç var olmamış gibi davranılan şikenin izleriyle dolu.
Türkiyenin en güçlü adamlarına yönelik polisin telefon kayıtları üzerinden yürüttüğü soruşturmayı takiben, ülkenin en saygın hâkimlerinden biri, bu kişiler hakkında şike, rüşvet, dolandırıcılık ve yasa dışı suç örgütü üyeliği suçlarından toplamda 42 yıldan fazla hapis cezasına hükmetti.
Yasa 11 saatte değiştirilerek şike için belirlenen azami hapis cezası 12 seneden 3 seneye düşürülmemiş olsaydı, cezalar çok daha büyük olabilirdi.
Mehmet Ekincinin 93 yönetici, futbolcu ve menajer hakkındaki hükmü arasında Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırıma şikeden verilen 3 yıl 9 aylık ceza da bulunuyordu.
Davanın yalnızca 2010-2011 sezonunun ikinci yarısını kapsadığı düşünülürse, durum oldukça ürkütücü. Birinci ligde oynanan 17 maçın tam 13ü manipüle edilmiş
Bunların 7si Fenerbahçenin oynadığı müsabakalarken, 6sı da Fenerbahçenin en yakın rakipleri olan Trabzonspor ve Bursasporun rakiplerine yönelik teşvik primini içeriyor maç sonuçlarına başkanlar arası anlaşmaya dayalı bir yaklaşımla etki edilmiş.
Yasa dışı bahse dair herhangi bir kanıt yok ancak organize suç örgütü liderleriyle olan bağlantılar, telefon görüşmelerinde ve buluşmalarda, polisin gizli operasyonları sayesinde kayda alınmış. Almanyadaki Bochum davasına benzer şekilde burada da ilk operasyonların esasen şikeyi açığa çıkarmak gibi bir niyeti yoktu.
Her ne kadar kulüp yöneticilerinin aldığı ciddi cezaların uluslararası futbol dünyasına da şok dalgaları yayması beklenilse de olan biten Türkiye dışına neredeyse hiç çıkmadı.
Aksine, Fenerbahçe şimdilerde cezalarıyla ilgili üst mahkemenin kararını bekleyen ve hapisten kefaletle serbest bırakılan mahkum yöneticilerinin liderliğinde Avrupa Liginde çeyrek finalin eşiğinde duruyor.
Sezonun son maçında gol averajı farkıyla şampiyonluktan olan Trabzonspor ise hala adalet bekliyor. Taraftar birliği Bordomavi.netin kampanyaları ve Nyonda UEFA merkezinin önünde yapılan protestolara karşın Trabzonspor hala sesini duyurmak için çabalıyor.
UEFA Türkiyedeki davayla ilgili en başta sıfır tolerans yaklaşımını gütmüş... Genel sekreter Gianni Infantinonun olaydan bir ay sonra Ağustos 2011de Türkiye Futbol Federasyonuna gönderdiği mektupta şike için hatırı sayılır oranda kanıttan söz ediliyor.
The Times olarak okuduğumuz mektupta, UEFA TFFye Fenerbahçenin 2011-2012 sezonunda Şampiyonlar Liginden men edilmesini, aksi takdirde çok daha ağır cezalarla neticelenebilecek olan kendi soruşturmalarını başlatacağını söylüyor (Makedonya Kulübü FK Podeba 2009 yılında Avrupa turnuvalarından sekiz yıl men edilmişti).
Bunun üzerine Fenerbahçenin yerine lig ikincisi Trabzonspor şampiyonaya katıldı. Ancak iki yıldır devam eden sürede ve 11 Fenerbahçe görevlisinin mahkûm edilmesinin üzerinden altı aydan fazla süre geçmesine karşın UEFA hala gereğini yapmış değil. TFF ise yöneticilerin suçlarını ayrı tutarak kulüpleri aklamış durumda.
Geçtiğimiz ay Uluslararası Spor Hukuku Gazetesinde avukat Alara E. Yazicioglu şu ifadeleri kullanmıştı: Suç örgütü lideri olduğu belirlenen bir kişinin futbol federasyonundan ceza almaması mantığa aykırıdır. Sonucu etkilendiği kanıtlanan 13 maçın iptal isteğinin reddi anlaşılmazdır.
Trabzonspor taraftarları ise UEFAnın da işin içinde olduğunu iddia ediyor. Ağustos Ayında UniCredit ve Koç Holdingin sahip olduğu Yapı Kredi Bankası Şampiyonlar Liginin resmi sponsoru oldu üç yıllık sponsorluk bedelinin yaklaşık 10 milyon Euro olduğu tahmin ediliyor.
Türkiyenin en zengin ailelerinden birinin oğlu olan Yapı Kredi müdürü Ali Koç ise, herhangi bir kanuna aykırı eylemde bulunmamış olsa da şikeli sezonda Fenerbahçe kulübü başkan yardımcısıydı
Taraftarlar gizli bir ittifakın olduğu iddiasında. Üç maymun oyunu bu duyma, görme, konuşma diyor Trabzonspor taraftarı avukat Erdem Egemen. Açıkça konuştuğunuzda siyasilerin baskısına maruz kalıyorsunuz. Interpol ve FIFAnın geçtiğimiz ay istanbulda gerçekleştirdiği şike çalıştayına katılan Egemen, konuşmacılarının hiçbirinin bu konuya değinmediğini de not ediyor.
Europolun 2008den bu yana oynanan 680 maçta şike olduğuna dair gündeme bomba gibi düşen açıklaması da tesadüfen çalıştayla aynı güne denk gelmiş. Bu maçların 79u Türkiyeden ve Türkiye bu konuda listenin başında yer alıyor
Interpol ve FIFA yetkililerinden, Fenerbahçenin davasıyla ilgili konuşmamalarının rica edildiği izlenimini edindim diyor Egemen.
Konuyla ilgili birçok insan sessiz kalmayı tercih ediyor ya da buna zorlanıyor. Davanın başsavcısı Mehmet Berk The Timesa konuşmayı kabul etse de yüksek kurul tarafından engellendi. Aracılardan edindiğimiz bilgiye göre o sezon istanbul BB takımının forveti olan ve Fenerbahçeye gol atmaması için kendisine 100.000 Dolar teklif edildiğini polis ifadesinde söyleyen ibrahim Akın da konuşmaya yanaşmadı.
Görüştüğümüz taraftarlar isimlerinin verilmesini istemedi. Devletin savunma sanayi ihaleleriyle servet kazanan inşaat mühendisi Yıldırım da röportaj tekliflerini reddetti.
Bizimle konuşmayı kabul edenlerden biri, üç futbolcu ve dört kulüp yöneticisini bir ile üç yıl arasında futboldan men eden TFF disiplin komitesi üyelerinden olan Yusuf Reha Alpti.
Fakat Alp, kişilerin eylemleriyle kulüplerin birbirinden ayrılmasına yönelik TFFnin kural değişikliğinden sonra Ağustos ayında görevinden istifa etti.
Bu değişiklik, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve Fenerbahçe taraftarı Recep Tayyip Erdoğanın geçen yıl Mart ayında istanbulda gerçekleşen UEFA Kongresinde yaptığı konuşmadan sonra gerçekleşti. Erdoğan, kulüpleri cezalandırmak milyonlarca masum taraftarı da cezalandırmak olur demişti.
Erdoğanla yaptığı toplantının ardından UEFA Başkanı Michel Platini de bu prensibe katıldığını ifade etmişti. 2010-2011 şampiyonu sıfatıyla 64.1 milyon Türk Lirası elde eden Fenerbahçe hiçbir yaptırıma uğramadı
Kulüplerin olanlardan sorumlu tutulamayacağını söylüyorlar. Bu kesinlikle doğru değil diyor Alp. Öyle ya da böyle, cezalandırılmaları gerekiyordu. Birçok seçenek var. Kupalarını geri almak bunlardan biri. Yusuf Reha Alp, UEFAnın şikeden cezalandırılan kulüplerin puanlarının silinmesi ya da şampiyonluğunun tescilinin bozulmasını belirten yasasını uygulaması gerektiğini ifade ediyor.
Son karar beklenedursun, eleştirmenler Türkiyenin gösterişli etkinliklere ev sahipliği yapması yerine, spor dünyasında geri plana atılması gerektiğini düşünüyor.
Olimpiyat Oyunlarını ya da Euro 2020yi istiyorsanız, en azından adil oyun ilkelerine itaat etmelisiniz diyor Egemen.
Birçok taraftar kupa elde ettikleri müddetçe bunu umursamıyor ama siyasiler umursamalı, Türkiye Futbol Federasyonu umursamalı Futbolun özü şudur eğer ahlaki değerleriniz yoksa, hiçbir şeyiniz yok demektir.
UEFA kurallarını uygulayacağını belirtmişti, lakin disiplin incelemesi dava resmen görülmeye başlamadan çok önce karara bağlanmak üzereydi.
"Dava UEFA disiplin komitesinin önünde bekliyor hala. Disiplin sürecinin sonuçları ortaya çıkmadan önce kulübe herhangi bir yaptırım uygulamak uygun olmayacaktı.
Esasen 1949 Avrupa güreş şampiyonaları için inşa edilen istanbul kongre merkezinin karşısındaki restoranda çayımızı yudumlarken Alp şikeyle kirlenen oyuna olan aşklarını kaybeden Türk taraftarların adına konuşuyor:
Futbolu, sonunda ne olacağını bilmemenin heyecanıyla izliyoruz diyor Alp. Ancak her şeyin bir kurgudan ibaret olduğunu anladığınızda, artık bu oyunu izlemenin bir anlamı kalmamış demektir.
istanbulda şike kanıtlandı, ancak çok az şey değişti