onur caymaz

entry29 galeri
    3.
  1. kalbimi yaktım isimli ismet özel çeşnili bir şiirim'sisi mevcuttur; şöyle ki:

    göğsüme yüreğimden başka muska takmadan...*

    biraz anlamak için eski yerlerde durdum,

    bazı mahalle kahveleri -eğri bir yağmur sokaklar-

    kaç viran bağ, alkol, biraz mimozalar

    kaybettiğim anlamı bulmaya çalışırken

    kalbimi yaktım. eriyen bir gemi sulara karıştı.

    iyiydi biraz, sarı tütüne alıştım, içime çekerek

    kesinlikten kurtuldum, belirsiz bir yere akmış

    saçları vardı uzun -kasabalarda akşam- gözleri kocamandı,

    bunun için telefon kulübelerinde ağladım -akıp giden-

    bir kazak aldım kendime griydi -çok şık!-

    siyahtı belki de -ne fark eder- renk ışıktan bir yalandı

    karşıdan karşıya geçerken hep gökyüzüne baktım

    "geceler üsküdar"dı- motorlardan en erken ben...

    çiçek pasajını göğsünün ortasındaki bir çiçek sandım

    iyiydi biraz. içimin boşluğunda bir ayla vardı

    belki papatya. biraz alışmaya çalıştım kalbime;

    o amansız yumruğa, yazılı tarihi yok birahanelerin

    Samatya'nın, Tophane'nin, tren yollarının

    oysa ağaçlar bile müzelerde envantere geçirilir

    onu yaktım, külünden bir çiçek yakama takıldı

    kalbimi yaktım, bir çocuk bütün trenleri kaçırdı

    iyi değil mi biraz diye sordum, iyi diye ses verdiler

    içi yaşlı adam, yaşlı adama göre daha çok sever

    kahvaltılar mutsuz, öğlenleri bezgin, akşam oldu mu o eski

    çocuktum. yüzümün ıssız yerlerine dokundular, tenimin

    şimdi geride kalıyor, savaşlar, yangın yerleri, ölenler

    bir yaralı orada, sonra bin beş yüz yaralı daha -sessiz günler-

    çiçekçilere prenses diye baktım; kraliçe, orospulara,

    para harcadım biraz, iyiydi, tütüne alıştım -nargile cinleri-,

    pulları ateşten dansöz elbiseleri denizin üzerinde

    kalbimin boşluğuna yürüyen rüyaları vardı, işgal eden

    bir pembe kolye -çizik çizik bir kar yağışı- içime dolardı

    gözleri kocamandı, herkes gidiyor, kalbimi yaktım,

    alevinden bir damla gömleğime sıçradı

    sonra gelip giden neydi? şöyle uzaktan bir baktım -hicran-

    öpüşürken çekilen neydi, kıyı ne, güz kimdir -hazan-

    kuşlar nereye uçar, nereye akar ırmaklar, sözler nereye -hüzün-

    üç kızıydı tanrının bunlar, ellere sor

    eller parmakları neden böyle okşar...

    kimin sonu oldum, kimlere son, kimleri çok sevdim

    bir yerde oturmanın kuğusunu buldum -masa örtüleri-

    bordoyu ikiye bölen elleri -eller-, uzuneski çay bahçeleri

    yani şehir sabahları sessiz uykudadır, olsun uyandım

    tuvaletçilere madam, piyangoculara kont diye baktım

    uzun kadınlar vardı, uzun huylar, baktıkça canım yandı

    tenler yoldu, tenler hüzün, tenlerde ayrılıklar

    vardı… ben dokunmadım... dokunsam kırılan...

    baktıkça yol dönüştü, ışık dönüştü, keman dönüştü,

    küpelerin kirazdan yapıldığı bir mazi, kalbimi yaktım,

    izlerinden anneme bir sap menekşe

    babama kulağımı çektiğindeki baygınlık,

    külü kaldı sevdiğim kadına

    biraz anlamak için çocukluğumda durdum

    paslı çanlar çaldı, mırıldanan bir şarkı, saçlar sonra

    kaç küskünlük, kaç otobüs durağı, sabah ezanları

    karanlık bir sokakta kaybolmadım hiç

    var olmak değil, değil yok olmak

    olmamış olmaktı dileğim; kimsenin, kimsesiz, kimler,

    kaç viran düşle, düşerken, düşmanken,

    tütünle, tüterken, tütsüsüz,

    kadınımla, yıkımlarla, sevgilerle,

    kaybettiğim beni bulmaya çalışırken

    kalbimi yaktım.

    içimden kuşlar gökyüzüne...
    1 ...