ben bu yazıyı ülkeme yazdım

entry21 galeri
    14.
  1. Mersinden bindiğim dolmuş beni adana otogarına getirdi. Ve ordan yüreğire. Önümdeki ilk dörtyol dolmuşuna bindim, yıllardır görmediğim, beni ben yapan dayımı görmek için. Önümde bir kız oturuyor. Başında vişne çürüğü renkli bir örtü. Saçlarını kapatmak için. Hareket ediyor araç sallanarak. Habire gıcırdıyor bir parçası. Bir taraftan yağmur yağıyor, neredeyse her 10 kasım günü olduğu gibi. Bir amca biniyor yolda, elinde bir gazete. Gazetede bir resim. Üzerinde atatürk. 10 kasım ya, olmazsa olmaz. O gün herkes atatürkçü! Amca kızın yanına oturuyor. Vişne çürüğü örtünün altındaki. Birden celalleniyor amca ve "şu cahil yobazlar neden sevmez bu koca adamı" diye bağırıyor ve elindeki gazeteyi kızın gözüne tutuyor. Kız sakince kulaklığını çıkarıyor ve "efendim amcacım" diyor. Adam tekrar ediyor cümlesini. Kız yine sakin. "nedir yobazlık" diye soruyor amcaya. "işte bu dinciler, yobazlar" diyor amca. Kız hâlâ sakin. Ben neredeyse enseden yapıştıracam amcaya ama. "yobazlık" diyor, "kimseye saygı göstermeden kendine saygı beklemektir.yobazlık, kendisi dışında var olan yaşamı reddetmektir." sonra sakince takıyor kulaklığını vişne çürüğü renkli örtüsünün altında kalan kulaklarına.

    Çocukluğum geldi bir anda aklıma bu konuşmanın ardından. Babam sormuştu bir gün arkadaşlarıyla içip sohbet ettiği bir esnada "ecevitçi misin türkeşçi misin" diye. Daha küçüğüm, okula bile gitmiyorum. O kadar çok "türk" duymuşum ki o güne kadar "türkeşçiyim" dedim. içinde türk vardı sonuçta. Ve ne mutluydu ona! Babam sanırım "türk" değildi. Yoksa o tokadı esneme yapıştırmazdı!

    Sonra biraz büyüdüm. Okul tatile girdi. Köye gittik her yaz olduğu gibi. Beni ben yapan dayımın yanına. Uyumuşum yolda ve uyanmışım sabaha. Dayım yoktu. Eski insanlar hayata erken başlıyorlar. Ama oyun vardı. Top, misket, meyve hırsızlığı, tekerlek sürme, portakaldan arabalar... Kir pas açlık yorgunluk... Ama hep oyun. Derken bir ses. O zamanlar korkmuyorum tabi o sesten. Çünkü en fazla koyun kesiyorlar allahu ekberden sonra. En azından benim bildiğim bu. Hep beraber camiye namaza. Heyecanla koşuyoruz tüm mahalledeki çocuklarla. Yarım yamalak kılıyoruz namazı. Zaten namaza gitmiyoruz aslında. Beraber olmaktan başka bir amacımız yok çocuklarla. Tam camiden çıkıyorum ki, dayım! "ne işin var senin burada" diyor, kaşları çatık. "tuvalete girdim dayı.vallahi, sadece tuvalet" diyorum korkarak. Ve başımı öne eğip evin yolunu tutuyorum.

    Sonra kardeşim geliyor aklıma. Önce okul yolu var önünde. Okul zamanı, evden çıkarken uzun olan etek, okula kadar kısalıyor birkaç karış. Küçük karış ama, çocuk karışı. Sonra eve dönerken geri uzuyor. Yine birkaç karış. Çocuk karışı. Köye gidiyoruz kardeşimle tatilde. Bu sefer de cami yolu var önünde. Ancak durum biraz farklı bu sefer. Evden çıkarken etek kısa duruyor. Ve boynunda bir fular. Yürüyoruz beraber. Yürüdükçe etek uzuyor. Fular boyundan yukarı, saçlara doğru çıkıp sarıyor saçların etrafını. Giriyoruz camiye. Başlıyor hiç anlamadığımız bir dil ve hiç bilmediğimiz garip yazılardan oluşan eğitim. Anlamıyoruz ama onca çocuk olunca etrafta, mutlu oluyoruz. Okul gibi ama değil de. Neyse, bitiyor burası da ve eve dönüş yoluna çıkıyoruz. Kardeşimin eteği kısalmaya başlıyor. Ve baş örtüsü boynuna düşüyor. Yeniden fular oluyor.

    Bunları düşünürken hep soruyorum kendime 'ne olurdu rahat bıraksaydık şu çocukları' diye. Bir kere deneseydik. Bir kere. Bu benim eleştirimdir aileme. Biraz geç kalmış olsa da. "Sen" sakın geç kalma. Kardeşimin başındaki örtüyü aşağı indiren "el", senin boynunda durması gereken örtüyü de yukarı çıkarabilir. Bana "vallahi tuvalete gittim" dedirten "gözler" sana "vallahi inanıyorum" dedirtebilir. Ve kardeşimin saçındaki bezi fular olmaya zorlayıp beni de 'tuvalet'te tutana direncim galip gelir her zaman, kabul görür. Ama sen daha çok çabalamalısın. Zira "soyun"mak her zaman "giyin"mekten zordur. "giyin"mene yardım edenler, "soyun"mana izin vermezler.

    Artık bu ülke özgür çocuklarını yetiştirmelidir. Özgür ülkenin özgür çocukları olmalıdır. Çünkü özgür çocukları olmayan ülkeler özgür olamazlar.

    Nokta!
    0 ...