bir paragrafı oluşturan tümceler içerisinde aynı sözcüğün |ki bu çoğunlukla eylem sahibi olan özne dir| ard-arda kullanımı, okuyucuyu içerikten kopartıp şekle yöneltir.
"...'angelica' taksiye biner binmez, taksici aynadan 'angelica'ya baktı. taksiciler insan sarrafı olduklarından, 'angelica'nın içindeki kirli ruhu fark etmesi çok zaman almadı. onu götürmek istemiyordu ama nezaketen sordu...
" nereye "
'angelica', sakin bir ses tonu ile " kimsesizler istasyonuna " dedi..."
ve bu durum bir süre sonra adeta bir sözcük avına dönüşerek; "işte! bir tane daha yakalım, evet! bir tane daha, bir tane de burada var!" şeklinde öykü boyunca sürer-gider.
"...'angelica' " ne kadar borcum ? " diye sordu, taksici " borcunuz yok " diye cevap verdi. " neden ? " diye sordu 'angelica'. taksici, " kimsesizler istasyonuna kimi bırakırsak bırakalım para almıyoruz " diye cevapladı. 'angelica', taksicinin acıma duygusundan hoşnut değildi..."
öykümüzün en can alıcı, hatta ona ismini veren, sözcüklerin en özenle seçilmesi gereken bir yerinde; oldu mu şimdi bu? olmadı!
okuyucu olarak yazarın açığını yakalamışım bir kez, egom tavan yapmış ve neşe içerisinde avlanmaya devam ederken, ringde rakibi etrafında tur atıp seyirciye artistlik yapan bir boksör edasındayım. işte! tam da bu sırada, çeneme kontradan bir yumruk almamla birlikte dünya ile maddi-manevi bağlarım kopuveriyor;
"...birinin gözlerinde, sizi sevdiğini gördüyseniz eğer, başka hiç bir söze ihtiyacınız yoktur. sıkıca sarılın ona..."
ben kimim? neyim? nerdeyim? temel sorgularıyla boğuşurken karşımda parmak hesabı sayı sayan ring hakemine mel-mel bakıyorum şimdi.
iyi yazar-iyi okuyucu ilişkisi böyledir işte! final müsabakasına çıkmış iki boksöre benzersiniz. lakayt davranışları asla affetmez rakip; sürekli fırsat kollar ve açık arar, boşluğu bulduğu anda çakı-verir yumruğu ki neye uğradığınızı şaşırır, kendi-kendinize "kitapsız! nerden de gördü o boşluğu" demekle yetinirsiniz. 'kitapsız' sözcüğü aslında takdir içerir ve müsabaka bittiğinde dayağı yiyenin dövene sarılması ise duyulan takdirin bir toplu göstergesi niteliğindedir. işin havasına girer de tadını bir alırsanız, bir daha asla bırakamazsınız.
okumaya devam ederken kimi tespitlerle karşılaşıyoruz fakat bunlar öyle çok bilmiş bir eda ile geniş zaman kipi kullanılarak yapılmış değiller. adeta işini iyi bilen bir hemşirenin el maharetiyle ve hastanın nabzına göre verilmiş serum gibiler;
"...trenin, perona yanaşmaya başlaması angelica'yı iyiden iyiye tedirgin etmişti. geri dönmek istiyordu. biliyordu ki denememek, başarısız olmaktan daha iyi bir seçenekti. böylece kendini kandırabilirdi. başaramadım demek yerine, yapsaydım başarırdım demeyi seçmek, her zaman işin en kolayını seçen bünyesinin tüm telkinleri kalbine ve beynine hücum etmeye başlamasına neden oldu..."
insanların günlük yaşamlarında sıkça tekrarladıkları eylemlere eleştirel bakış açısıyla yaklaşan, başarılı karakter tahlillerinin bulunduğu, okunmayı ve üzerinde düşünmeyi hak eden güzel bir öykü bu.
- siz öyküyü okuya durun! ben şu çeneme bir pansuman yaptırıp döneceğim dostlar.