söykü dergisi sayı 16 kapı

entry21 galeri
    16.
  1. intihara çeyrek kala yakınmak | hartigan

    Ne doğan güne hükmüm geçer,
    Ne halden anlıyan bulunur,
    Ah! aklımdan ölümüm geçer.
    Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur;

    Ve gönül Tanrısına der ki: -
    Pervam yok verdiğin elemden;
    Her mihnet kabulüm, yeter ki
    Gün eksilmesin penceremden!

    cahit sıtkı tarancı / gün eksilmesin penceremden

    nasıl da benzerdir duygular, hisler. farkı; ifade ediş biçimleri. biri gün doğsun ister, diğeri aydınlık güne açılan bir kapı, ha! 'mehmet ali' ha! 'ali mehmet'; ne fark eder ki!

    "...Karşılığında bana bir kapı göstermesini isteyecektim, öyle ahım şahım olmasına gerek yok, kavak ağacından olsa yeter, diyecektim, bir de menteşeleri açılmayacak kadar paslanmamış olsun. Eşiğine dökülmüş cesaretleri toplayıp içeri girecektim. Ne aradığımı biliyordum. Aradığını bilmenin önemli olduğunu öğrenmiştim..."

    anlamlı ve hoş... özellikle de "eşiğine dökülmüş cesaretleri toplayıp içeri girme bölümü" sizce de öyle değil mi? o kapıdan içeri adım atabilmiş kaç kişiden mirastır o dökülen cesaretler ve kim bilir kaçı, kalan son gücünü de o an kullanmış ve adım atmıştır kapıyı açarak: güne doğru...

    çok hoşlanıyorum; böylesi derinlere gizlenmiş fakat güçlü bir sesle "ben buradayım! gel de al beni!" diye haykıran anlamlardan. altın damarına rastgelmiş bir madenci iştahı ile kazdıkça-kazasım geliyor. ucu yok! bucağı yok! eşeledikçe illaki bir şeyler çıkıyor. buldukça daha derinlere inesim geliyor ve bu bir döngü halinde sürüp-gidiyor.

    bu saatten sonra ben, bir okuyucu olmaktan çıkıp duygularla örülü bu döngünün girdabına kapılmış boğulmak üzere olan, lakin bırakın imdat! dilemeyi, halinden son derece memnun, adeta farklı bir boyutta yaşam sürdüren şanslı bir varlık gibi hissediyorum kendimi. dünyaya geri dönüşlerim, uzun zamanlar alıyor.

    "...Kar yağmura çevirdi, nasıl keskin bir rüzgar esiyordu görmeliydiniz. Hayret ettim her şeyi götürmediğine. Aksine; hiçbir şeyi götürmediği gibi, tuttu onun kokusunu getirdi. "Neresi sıla bize, neresi gurbet. Yollar bize memleket." Mırıldana mırıldana Eski istanbul'a doğru yürüdüm. Düzgün burnu yunan büstlerini andırıyordu, gözleri kyanos, saçları kumral, dalgalı, biz ayrıldıktan sonra siyaha boyatmış, siyah ruhuna ne de çok yakışmış! Ölesiye aşığım kapısından geçtiğim bu son kadına. Tarafından öldürülesiye harcandım! Bu yüzden gidecektim batan o köhne şilebe. Siyanür karşılığında, yeni bir kapı için yalvaracaktım büyük şaire*..."

    - kutluyorum hartigan, çok iyi bir iş çıkarmışsın gerçekten.
    0 ...