kimi çocuklar, evlerinin kedisi salon penceresinin önündeki berjer koltuğa oturmuş da gazetesini okuyan babanın ayakları arasında kabarıp sürtüne sürtüne dolanırken, ya da annenin kucağına boylu-boyunca uzanıp mırlaya mırlaya sevilir-okşanırken, ona gıptayla bakıp yaptıklarının her ayrıntısını uzun uzun seyreder ve o kediciğin yerinde olmak için can atarlar fakat onun yaptıklarını yapmaya cesaret edemezler. neden kaynaklandığı ve nereden peyda olduğu bilinmeyen ve tam anlamıyla da tanımlanamayan bir güç tutar da onları buna engel olu-verir. tabiri caizse, deliler gibi severler de sevdiklerini bir türlü belli edemezler. ancak dikkatli ebeveynlerin gözleri, çocuklarının, ayaklarına sürtünen yada kucaklarında sevdikleri o kediye bakışlarındaki kıskançlık ifadesinden çıkarabilirler bu sonucu.
- insanın yapısıyla ilgilidir bu, doğuştandır, fıtratında vardır.
kimi zaman da ebeveynler, çocuklarıyla yer değiştirirler. tıpkı öykümüzde olduğu gibi kedinin yerini bir çocuk, çocuğun yerini ise anne alır;
"...Akşam saat 7. Koca eşek olmuşum, ama hala babamın kucağındayım. Şakalaşıyoruz. Annem uzaktan bizi izliyor. "konuşalım mı biraz anne?" diyorum. "olur." Diyor sessizce.
Kapıyı kapatıyor, yatağa oturuyor, ve ağlamaya başlıyor. Nedenini, niçinini bilmediğim bir şey için, Eylülün 30undaki o acıyı çeker gibi, ağlıyor. Rüya gördüm diyor, "yüzlerce kapı var, bi kapının arkasında da ben varım, görüyorsun ama başka kapıya gidiyorsun...
...O güne kadar annemin ağladığını görmeyen biriydim ben. Beni sevdiğini de görmezdim. Hissederdim ama, göremezdim. Öperdim onu, "öpüp durma, sevmiyorum." Derdi.
O gün, annemin kapattığı o kapı sayesinde ben, annemin beni ne kadar çok sevdiğini gördüm. O gece, annemin gördüğü o yüzlerce kapı sayesinde ben, 'anne'nin 4 harften fazlası olduğunu öğrendim.
'Kapı'nın hayatımdaki önemi büyüktür bu yüzden. Sevdiklerime ne zaman sevdiğimi hissettiremesem, bir odaya girer, ve kapıyı kapatırım... "
öykü ile deneme arası değişik bir çalışma olmuş bu fakat ne öykü ne de deneme denebilir tam olarak. zira, bu kararı verebilmek için çok kısa. türü her ne olursa olsun, gözlemleri dayanak alan güzel tespitler içeriyor.
şöyle ki;
"...Saklanırız. Göründüğümüzü bildiğimiz halde, Saklanmanın yaralarımıza iyi geleceğini sanarak, bu hayalle yaşayarak, içimizdeki umutsuzluklara saklanırız. Kapıların yüzümüze kapandığı anlarda, hep kuytu köşemize çekiliriz. Bunu fiziksel olarak istemesek de, beynimiz ve kalbimiz sanki bizim bir parçamız değilmişçesine, kendi başına buyrukluklarını sergileyerek bunu bize yaptırırlar.
Doğamıza ayrıkırıdır, istemeyiz, ama yaparız.
Doğamıza aykırılık, mütemadiyen gelişen bir aykırılıktır. Diğerlerinden farklıdır, çünkü biz kalbimizin kapılarını istediğimizde kapatamayız..."
yukarıdaki metnin cümle kurguları açık-seçik ortaya koyuyor ki cilekli turta, bundan çok daha iyi, ağzına bir parmak bal çalmaktan öte okuyucuyu doyuran çalışmaları rahatlıkla ortaya koyabilecek donanıma sahip.