bir kadından hoşlanıp teklif etmiştim, ama bu kadında bir gariplik vardı efendim. o kadın teklifimi kabul etmemişti. düşünebiliyor musunuz değerli yazarlar, benim gibi bir o kadar entel, bir o kadar parasının sayısını bilmeyen, bir o kadar aşık rich man'in teklifini kabul etmemişti. ama ne yapıp ne edip o kadını elde etmeliydim.
tam 3 gün sonra kadın artık dayanamayarak teklifimi kabul etti. kriterlerim gereği, her ne kadar yoğurdu bir varoş yiyeceği olarak görsem de ( ayrı yazılan de'ye rahmet okuyorum) benimde deyimler arasında bir yoğurt yiyişim vardı elbette. ytani ilk buluşmalarımda asla o kadınla yatmazdım.
ikinci defa buluştuk. bu sefer marinama çağırdım. hem güzel bir yemek, sonrasında güzel bir sevişiriz diye. kaptanıma marmara açıklarına açılması için emir vermiştim. emrimde bulunan aşçılarım yanımda divane oluyorlardı. çünkü rich man açısından hiç bir şey ters gitmemeliydi, onların o fakir bedenlerini kafalarından ayırıp suya atacaklarımı biliyorlardı. ah tabi ki unuttum, fakir bedenleri suya gömülürken, ceplerine yine yeşil paundlarımı sıkıştıracaktım.
bu 3 gün içerisinde zar zor ayarladığım hanım hatun kadın ile gayet ortam şen şakrak devam ediyordu, ilk biralarımızı bitirmiş yemekler yenmiş ve artık sıra benim hedefime gelmeliydi.
uzun zamandır bira içmemesinden olsa gerek ve denizinde çarpmış olduğunu düşünerek hanım efendide bir gariplik vardı. kafayı bulmuştu. tam aradığım fırsat diyerek, askılı bluzunu bir çırpıta çıkartmış sevişmeye başlamıştık.
- hayır. daha fazla ileriye gidemeyiz.
+ merat etmeyin efendim. zarınıza zarar gelse bile diktiririm.
- oo yo hayır. ondan değil. ben menopozum.
kafamdan aşağı kaynar sular dökülmüştü artık. nasıl yani 3 günlük emeğim boşa mı gitmişti. hayır gitmemişti;
belimde bulunan ruhsatlı tabanca ile kadının kafasına bir el ateş edip onu orada öldürmüştüm. kadınla birlikte olamasam da, işlediğim cinayet günüme ayrı bir lezzet katmıştı.