saat kulesi'nden ve yakup ağa külliyesi'nden şehrin seyrine bakması çok keyifliymiş burada. safranbolu'nunkiler kadar meşhur olmasa da çok güzel evleri var. şehir merkezi üç-dört saat içinde gezip görülebilecek kadar küçük bir yer. yarım günümüzü burada geçirdik, hem şehirden hem de insanlarından çok memnun kaldık. bize hep iyisi mi denk geldi bilmem ama rastladığımız herkes yardımcı oldu bize. otogar'da bir abiye minibüslerin nereden kalktığını sorduk, merkeze kadar bıraktı bizi arabasıyla. saat kulesine çıkalım dedik, çay bahçesi henüz açılmamıştı. şaşkın gözlerle karşılasalar da bizi içeri alıp çay ikram ettiler. yolda hangi esnafa adres sorsak tarif etmekle kalmayıp dükkanlarından çıkıp neredeyse sorduğumuz yere kadar götürdüler. "çok muhafazakar orası, çok tutucular, çok rerörö..." diyenler olduğu için hafif ürküyordum tepkilerden ama yapmayın allah aşkına. istanbul- fatih görmüş bir insan olarak kastamonu bana gayet dozunda muhafazakar bir yer olarak göründü. on iki saat boyunca çok rahatsız edici bir bakışa da denk gelmedik, rahatsız edici sözlere de. tam tersine, dediğim gibi, herkes çok iyiydi.
pastırması çok meşhurmuş buranın. esnafa sorduk, neresi en iyi pastırmayı yapar diye, tabakoğlu dediler. gittik, aldık, hakikaten ben daha öyle pastırma yemedim. bir de elle, makine kullanmadan nasıl o kadar ince ince kesiyorlar, ilginç cidden.
çekme helvası da meşhur buranın tabi. denenmeli. hatta bence direk kutu kutu alın siz. istanbul'da da bulunurmuş ama buradayken aklına gelmez insanın.
yöresel yemeklerini denedik. kanımca soğuk bir memleket olduğu için yemekler de sıcak tutsun diye aşırı yağlı. bir tirit, bir banduma lezzetli, ama çok yağlı hakikaten. dört kişi birer porsiyonu bitiremedik. etli ekmeği denedik, memnun kaldık, ama kısmet olursa bir kez de ilçelerinden birinde(daday'da iyiymiş, öyle duyduk) denemek isterim.