104 nisan önce doğan bir yazara borçluyuz bu sayının temasını, bahsettiğim yazar 21. yy yeraltı edebiyatının tüm yazarlarını etkilemiş, kitapları ile onlara öncülük etmiş, ama en çok charles bukowski tarafından taçlandırılmış john fante'den başkası değil.
tezatların birleşiminden oluşan fante kitaplarının ruhu; mizah ile acıyı, boş vermişlik ile duyarlılığı, umarsızlık ile duygusallığı hep birlikte içerir. onun anlattığı aslında günümüz bilinçli insanının çok önceden çizilmiş bir portresi gibidir. oldukça basit, sıradan ve günlük olayları anlattığı kitaplarında, edebi süslemelere girmeden akıcı ve inanılmaz derecede sade bir dil ile psikolojik ve felsefi çıkarımlar yapabilmesi, azımsanamayacak bir yetenektir.
Eserlerinde Arturo bandini ismini kullanan Fante'nin en popüler iki romanı "toza sor" ve "gençliğin şarabı"'dır. umutsuz bir aşkın, yine alt yapıda mizah içeren bir duygusallıkla anlatıldığı "toza sor" edebiyat ile ilgilenen herkesin mutlaka okuması gereken, olması gerekenden yıllar önce beat edebiyatını dünya ile tanıştıran, kült bir kitaptır.
"benim yalnızlığım meyve verir." diyor fante, ya bizim yalnızlığımız? peki artık tamamen yalnız kalabiliyor muyuz, şarjlı tüm aletlerimizden kurtulup? belki üretmek ve de sağlıklı tüketmek için arada buna da ihtiyacımız vardır.
duyuru: önümüzdeki sayının konusu "taş". öykülerinizi, 18 nisan perşembe akşamına kadar soykuyolla@gmail.com adresine ya da bana iletebilirsiniz. (bkz: söykü dergisi sayı 18 taş)