Maalesef birçok örneğini gördüğüm önermedir. Tahkîkî iman ile Taklîdî iman kavramlarını gündeme getirmeyi gerektirir. Kişi çoğu kez dinini küçük yaştan itibâren ailesine göre belirlediği için, ilerleyen senelerde sonradan islâmiyet' i tanımış birisi kadar sıkı bağlanmamakta ve islâmiyet' in gereklerini yerine getirmemektedir. Bu durum da aslında o kişilerin bir süre sonra imanlarının zayıflamasına ve hattâ kaybetmelerine sebep olur. Bu aşamadan sonra; ateist olup çıkan birey islâmiyet' i daha bir sorgulamaya, araştırmaya başlar. Kur'an-ı Kerim' i ve meâlini okur. Ancak sâdece sözde anladıklarıyla yetinir. Anlatılanı tam idrak etmeye çalışmaz. Allah(c.c)' ın bizlere sunduğu sayısız delilleri görmez, göremez. işin iç boyutuna, özüne bakacak olursak; ateist olan bir şahız, islâmiyet' i en doğru şekilde anlamaya çalışan bir zâta üstünlük sağlamış olmaz. Lâkin kendisi gibi ateist olmasa da; Müslüman olduğunu söyleyip, imânını Taklîdî imâna hapseden kişilere üstünlük kurmuş olur.