mutlu olmanın yolları

entry2319 galeri
    1139.
  1. kişiyi mutluluğa götürmeye yardımcı olacak yollardır.

    bir hedef üzerine, kazanmak için çalışmaktır.
    emin olun hem sizi hem çevrenizi mutlu ediyor. ama ben bunu yeni fark ettim kardeşlerim, o da bu yaz oldu.

    halbuki bundan önce ben çok işte çalışmıştım. daha ilkokul ikinci sınıfta köyde otururken, hafta sonları sabahın sekizinde kalkıp aşağı ki ahmetler (zenginlerdi) inekleri otlatmaya giderdim. inekleri çayıra götürürken elimde ki sopayı hayvanların ayakların takıp tökezlemelerine gülerdim. elimde ki o sopayla inek boklarını eşelerdim amk hiç de iğrenmemişim. ne biçim de çocukmuşum lan. bazı ineklerin götüne sopayı soktuğumu hatırlıyorum, hayvan hiç kıpırdamıyordu, dünden razı. (ulan harbiden o köyde yaşamaya devam etseydim demek ki ineğe tecavüz eden ipne diye haberlere çıkacaktım, vay amk). daha o yaşta sınıfta ki merve ile ilgili hayallere dalardım o çayırlarda. güya merve'yi kaçırıyorlardı ben de o sopa ile (boklu sopa) onu kaçıranları dövüp kurtarıyordum. temiz havanın verdiği hayal gücü işte. lan onu geçtim ben sınıfın ilk kırmızı kurdelesini alan velettim, birinci sınıfta çarpma ve bölme yapardım babam öğretti, deli matematik biliyor adam (babam imam beyler ama 4 yıllık iktisat okumuş). üçüncü sınıfta köy kahvelerinde her gece çıkıp çekirdek satıyordum lan, sattığım sepetin üstünde çekirdekçi enes yazıyordu. hala duruyor lan o sepet. hele ki derbi maçlarında deli para kırıyordum. bütün köy veletlerine çikolata ısmarlıyordum hem de albeni. abi muamelesi görüyordum o zamandan bi ensesi kalın hissediyordum kendimi. 5. sınıfta il okulunda okurken okul üçüncülüğüm vardı. havamdan geçilmiyordu oğlum. pazarda fasülye sattım. altıncı sınıfta istanbula taşındık su sattım lan her pazar kurulduğunda. su şişesi götlerine giresice zabıtalarla o yaşta kovalamaca oynadım ben. nah yakalarsınız diye kaçarken, aha geldi koduklarım diyip suları yere attığımı hatırlarım. lan onu da geçtim tuvalet bekçiliği yaptım. vallaha bak, cami var bizim burada. geçtim onun tuvaletlerine sevdiğim komşu kızının gözleri önünde tuvaleti bekleyip her sıçan insanın bokundan para çıkardım ben. bir gece de 30tl çıkınca 10tl sini tuvalete saklayıp ertesi gün okuldan kaçıp internet kafeye giderdim. lan hiç hatırlamıyorum ben tatil yaptığımı. yaz tatili gelirdi direkt bir işe girerdim, çok acayipti. işe girmesem de kuran kursuna giderdim, valla çok güzel zamanlardı. yalnız denizi çok istedim be biraderler, şöyle güzelce yüzdüğüm günler olsun istedim. bundan iki yaz öncesi kamyon yükleme işinde çalıştık bir arkadaşla, günde altı kamyon gelirdi 25 kiloluk kolileri yüklerdik. her kamyona bin koli yüklenirdi. günde altı kamyondan 600 koli. ebemiz ağlıyordu yattığı yerden. göz yaşları mezarında çiçek çıkarıyordu kesin.
    her neyse konuya geleyim.
    size şu kadar söyleyim çok mutluydum popidikler. Eve bir şeyler götürüyordum, kimse bana kızmıyordu çünkü evde çalışan çocuklara pek kızılmaz ailelerde bilirsiniz. ama onlarda mutluydular, beni gururlar çevrelerine anlatılardı. akrabalar poposunu büyüten çocuklarına bakıp bakıp bana imrenirlerdi. annelerin bahsettiği o piç komşu çocuğu olmuştum. çocuklarına bak enes hep çalışıyor hede hödö, diye beni överlerdi. çok küfür yemişimdir belki de. ama moralim hiç bozuk değildi lan o zamanlar. yani fakir ama mutlu aileler var ya işte bence onlar da bu yüzden mutlular. evin büyüğü aileye bakmak için çalışır eve gelip onlara ekmek vermenin mutluluğunu yaşardı. kurdukları sofraya gurban olam...

    okumak isteyen için hayatımdan bir kaç kesit paylaşayım.
    benim mutsuz olduğum en uzun zaman geçen yıl boş kaldığım 3 aylık bir süredir. dediğim gibi boş boş yatmaktan mutsuz oluyordum vallaha bak.
    yıl 2012 aylardan haziran. ben ve götüm oturuyoruz. bir de bilgisayar. 2011 de girdiğim ygs sınavım kimliğim kaybolduğu için trajikomik bir şekilde iptal edildi. 1 yılın acı kaybı hala kalbimde, kalp odacıklarımda sefa yapmaktaydı, damarlarımda gezen alyuvarlara tecavüz etmekteydiler. ocak mart nisan ve mayıs hep boş geçmişti.
    bu zamana kadar günlerim acayip sıkıcı geçiyordu, yapacak bir şey yok bütün gün bilgisayar başındayım. sabah 7 lere kadar oturuyorum bilgisayar başında, akşam vakti kalkıyordum uykudan. kimse de gelip götüme soda şişesi sokarak kalk koduğum kalk! demiyordu. keşke deseydi. çok mutsuzdum yani yapacak bir şey yok düşünsenize.
    haziranın 8. günü ve kafa da bir ampül; akp ampülü! ulan ben bu yaz yetenek sınavlarına gireceğim ne yapıyorum ben? güzel sanatlara hazırlıktan bahsediyorum. her yaz yetenek sınavları olur bilmeyen varsa bildiriyorum.
    neyse apar topar liseden yakın bir arkadaşım (tevekkel furkan) ile beraber 5 yıldır tanıdığımız resim hocamız erkan hocanın yanına gittik elimizde son yaptığımız kara kalem çalışmalar. bu arada güzel sanatlar lisesi mezunuyum ama ben bu liseyi de yatarak geçmiştim. yani çizim olayım berbattı hiç çalışmıyordum.
    neyse erkan hocamızın karşısına geçip gösterdik çizimleri, adam ince eledi sık dokudu baktı resimlere. erkan hocamız argo ve rahat bir adamdır. kafa adamdır vesselam. ve şöyle bir diyalog geçti abi:
    ...
    erk: enes sen nerede okumak istiyorsun?
    enes: hocam marmara veya mimar sinan iyi olur yani (bir de rahat söylüyordum bunu, göte gel hele)
    ve adam o anda elini bir şekle bürüdü. baş parmağını aldı işaret parmağı ile orta parmağının arasına koyup kapadı elini, indirdi pantolon cebinin yanına o eli ve şöyle bir şey söyledi:
    erkan h: bak buraya.
    ...
    hasssss. ulan çok pis oldum o anda. o ne biçim bir şeydir. ters çevirip üstüne oturtmak istedim o anda orada ki herkesi. furkanda sırıtıyordu yanımda. gülme olum sana da aynısını yapacak diye çok istedim, lakin yapmadı. neyse sonra.
    ...
    erkan h: oğlum sen bu halinle götünü yırtsan kazanamazsın. ne istanbul, ne başka bir yer. berbat bir durumdasın. 1 yıl ara vermişsin, lisede de hiç çizmemişsin! bitmişsin oğlum sen. çizimler iğrenç, bok gibi.
    ...
    kurşun etkisi oluşturdu bu bende. uzun uzun konuştu kazanamazsın diye. ama sonunda bir şekilde umutla başladım resim kursuna ve haziranın onuncu günüydü.
    öyle bir hırs yaptım ki sabah 9 da kursa gidip akşam 5 te çıkıyorduk. yemek yeyip tekrar çizime oturuyordum. hocanın verdiği ödevleri yapıyordum. gece 4 e 5 e kadar çizim yapıyordum. benim gibi böyle çalışan bir de furkan vardı.
    işte buradan sonra ne olduysa oldu.

    bunu çok kısa zaman da aile de fark etti. ulan bizimkiler beni böyle görünce pek şaşırdılar. yemekler de bile bir değişme oldu. dedim ne oluyoruz lan neden bana kanser muamelesi yapıyorsunuz. daha önce de böylelerdi ama şimdi bir hedef uğruna, bir üniversite uğruna deli gibi çalışıyordum. o yüzden biraz daha üstüme düştüler. sevdim lan ben bu durumu bir görseniz paşa muamelesi görüyorum resmen. o üç aydır üstümde duran o pislik uyuşuk duygular gitmişti. çalışıyordum tekrardan, aile sevinçten uçuyor. kuzenleri ekiyordum lan çalışıyorum diye, aha böyle yapınca daha bi seviniyordu bizimkiler. Yine o piç komşu çocuğu olmuştum.

    Ve sonuç olarak gençler, marmara üniversitesi güzel sanatlar fakültesi resim bölümü yetenek sınavlarında iki aşamada da 100-100 alarak birinci olmuştum. 9 eylül üniversitesinde resim bölümü sınavında en yüksek puanı alan kişi olmuştum (98). başarı üstüne başarı geliyordu. mutluluk dedikleri şey buydu lan! fena bir şeydi, aile havalara uçuyordu. Babam herkese söylüyordu bunları, hacdan geldiğinde bile bu kadar insanı aramamıştı babacığım. Diyeceğim o ki çalışın abiler, bir hedef uğruna çalışın. En üstü hedefleyin. Yatarak kazanmak olmasın hedefiniz.
    0 ...