istanbulda okuyorum normalde, tatil sebebiyle izmire gelmişiz memlekete. sabancının en sevdiğim şeylerinden biriside bedava halı sahaları, sabah akşam demeden oynuyoruz, günde en az 1 maç bazen 3 lere bile çıkabiliyor. bu sebeple kudurmuşum izmirde, eski arkadaşları arıyorum falan, sonunda birisi.
"bizim bir ekip var pek sana gelmez ama sigara içen, göbekli adamlarız hepimiz diyor."
"fark etmez" diyorum.
neyse gidiyoruz sahaya, herkes bornova çocuğu tabi bornovalıyız, bir tane çocuk var, 1.65 boylarında, 40 kg ya var ya yok. geliyor yanıma.
" birader ben seni bir yerden tanıyorum ama" diyor.
" ilk okulu nerede okudun" diyorum
"nedret ilhan keten" diyor.
" tamam diyorum hatırladım seni" sadece 2 sene gittim ama çok değişmedi suratım çocuğuda çıkardım, ama nasıl anlatsam, bacağının en kalın yeri olan üst baldırı, kolumun en ince yeri kadardır, ki bende zayıf bir insanım.
neyse maç yapıyoruz rakibiz falan bi pozisyonda çarpışıyourz, diz dize, tabi kardeşim benim safi kemik, resmen ağzıma sıçılıyor. onunda canı acıyor tabi. neyse maç bitiyor falan, evlere dağılıyourz. beni maça çağıran arkadaşla eski günleri yaad etmek için evin yanındaki parkta oturuyoruz.
"sen nereden tanıyosun x'i" diyor.
" ilkokuldan" diyorum " fena zayıflamış çelimsiz olmuş iyice hasta mı ki, ama hasta olsa top da oynayamaz" diyorum.
" bilader, x hakkari yüksekova da asker, durumları kötü baya oraya çıkmış çocuğun askerliği," diyor.
"yatak arkadaşı, üsteğmeni kimi varsa ölmüş, zaten zayıftı oraya gidince, 15 küsur kilo daha vermiş çocuk üzüntüden stressten diyor. babası sürekli sağdan soldan rapor çıkarttırıp eve çağırıyor" diyor.
daha da önemlisi " annesi ankara da biliyor söylememişler" diyor.
başımdan aşağıya kaynar sular dökülüyor, o anda göbeğimden, altımdaki arabadan, cebimdeki paradan herşeyden utanıyorum. çarpıştığım an geliyor çocukla, yere düşüşü, bağırışı, " naptım ulan ben" diyorum kendi kendime nasıl yaptım böyle birşey. aslında hiçte ekstra birşey yok, her zaman her maçta olan rutin şeyler. ama insan kızıyor işte kendine.
düşünsene arkadaş, 1.65 boylarında 40 kg adam, elinde tüfek oraya seni korumaya gidiyor. Kimi kandırıyorlar ya adam ölmeye gidiyor oraya, kimi koruyacak o çocuk. mecali kalmamış hiç birşeye.
bu sahte oyunu kurana da, insanları birbirine böyle acımasızca kırdırana da, bu sistemi rutin hale getirip böyle kendi küçük yüreği büyük adamların doğmasına sebep olanlara öyle bir beddua ediyorumki. Zaten o anaların ahından benimkisine sıra gelmez ama insan genede ediyor.
ama aklımda tek bir laf kalıyor
" annesi ankarada biliyor".
annem geliyor gözlerimin önünüe, beni sevişi, her nazımı çekişi, dişim ağrısa arayıp şikayet edişimi düşünüyorum. ulan cahil dediğim adama bak. ben anneme ne nazlar ne kaprsiler yaparken, adam ölümle mücadele ederken, "ankaradayım, rahatım anne" diyip annesini rahatlatışı. ben hakikaten kendimden nefret ediyorum, yemin ediyorum cahil olan benim o çocuk değil. aynaya bakasım gelmiyor, yüzüme vurasım ağzımı burnumu kırasım geliyor.
2 şey istiyorum lan hayattan, 2 şey.
1. anneler evlatları için ağlamasın.
2. çocukların tek derdi alacakları oyuncaklarının rengi olsun.
edit: imla ( baya uzun yazdım edebiyata da kafam basmaz mühendisim, lütfen imla hataları için uyarın)