Yatağından yeni kalkmışsındır. Bütün gece küçük bir odada durmuşsun, uyumuşsun. Sonra bir şey için dışarı çıkarsın işe gitmek için, bakkala gitmek için. Aniden bir rüzgardır yüzünü okşayan. Bir kokusu var o rüzgarın, o havaların. Güzel havaların, güneşi yakmayan havaların. Her şehirde, her ilçede bile ayrıdır o koku, o hava. Nereden geldiğini bilemezsin, neyin kokusu olduğunu bilemezsin neyin habercisi olduğunu da. Sadece bir kere daha tanrıya bu kokuyu almayı nasip etmesini istersin. Bu erguvan çiçeklerinin üzerine biraz lavanta serptirilmiş gibi kokan rüzgar. Ama betimi güzel diye böyle dedim. Yoksa bu çiçek kokusu değil, ağaç kokusu da değil. Ruhunun yeniden doğuş sancılarını başlatan. Ama bir o kadar anında unutulan. içinde ki bebeği direkt içeride kalmasını sağlayan bu hayat, bu kokuyu da unutturur günün büyümesi ile. Bu kadar cömertliği ile her zaman, hiç beklenmedik anda burun deliklerimden bir sel gibi geçen. Bu hayatı yaşanılabilir kılan şeyler silsilesinden. Güzel koku, cici koku. Bırakma beni hiçbir zaman. Yağmurla karışan koku, toprakla karışan koku. Kendine özgü koku. Senin bir adın yoktur. Bir şeye de benzemiyorsun. Adını ne koyayım senin. Limon yapraklı koku