Kaliforniya Üniversitesi Scripps Oşinografi Enstitüsü\'nden, Stanford üniversitesi mezunu Dr. Alistair Hobday ve arkadaşlarının 23 Ağustos 1996 yılında Tıbbi Hipotezler (Medical Hypothesis) dergisinin 49. sayısında yayınlanan makalelerine göre, daha önce yapılan pek çok araştırmanın gösterdiği üzere, insanlar kızlık zarına sahip olan tek hayvan türüdür. Ancak bazı genç ineklerde ve bazı spanyel ırkı köpeklerde de benzer yapılar rapor edilmiştir. Ancak burada altı çizilmesi gereken nokta şudur ki, pek çok memelide bu zar embriyolojik dönemde oluşmakta; ancak sonrasında apoptosis (programlı hücre ölümü) mekanizmasıyla yok olmaktadır. Afrika fillerinde de kızlık zarı bulunmaktadır; ancak zar çiftleşme sırasında değil, doğum sırasında yırtılmaktadır.
Burada, bazı bilgiler vermekte fayda vardır: Embriyonun ilk 5-6 haftasının sonuna kadar insanlarda dişi-erkek ayrımı yoktur. iki cinsiyetin de aynı cinsel yapısı vardır. Daha sonra, genetik mekanizmalar dahilinde farklılaşma başlar. Ancak 4. aydan sonra tam olarak erkeklik ve dişilik ayrımı meydana gelir ve hatasız bir şekilde ayırt edilebilir hale gelir. Dişilerde, ana karnındaki son zamanlara kadar vajinal kanal ile ürogenital sinüs denen bir yapı, kızlık zarı denen anatomik organla ayrılır. Ancak sonradan, bu yapı bozulmaya başlar ve sadece bir mukoza tabakası şeklinde vajinal girişi kapatan bir yapıya dönüşür. Bu dönüşüm sırasında bazen hata meydana gelebilmekte ve vajina girişi kapanabilmektedir. Bu hastalığa deliksiz zar anlamına gelen \"imperforate hymen\" denir.
Kızlık zarı, pek çok farklı biçimde karşımıza çıkabilmektedir. Genellikle dairesel veya hilal şeklinde oluşan yapı, kimi durumda birden fazla sayıda bulunabilir. Genellikle dişi 1. yaşına ulaştığında zarın vajinayı kapatma miktarı da azalır. Bu yapı, genellikle ilk cinsel birleşme sırasında yırtılır ve bireyden bireye değişebilecek miktarda acı ve kanamaya sebep olur.
Bildiğimiz kadarıyla hiçbir maymun türünün yetişkin halinde kızlık zarına rastlanmaz. Bu da, kızlık zarının bu haliyle yapısının hominidlerde (insansılarda) evrimleştiğini düşündürmektedir. Her ne kadar bu yapının hiçbir fizyolojik görevi bulunmasa da, sosyal ilişkiler dahilinde belirli anlamlar taşımaktadır. Bu anlamlar, toplumdan topluma değişim gösterebilmektedir.
Şimdi, konuyla ilgili hipotezlere bir göz atalım. Yalnız burada unutulmaması gereken bir nokta, bu hipotezlerin kesinlikle mutlak yargılar olmaması (zaten \"hipotez\" tanımı budur) ve gerçeğin, bu hipotezlerden farklı bir şekilde ortaya çıkabileceğidir. Bu sonuca, yazının en sonunda bir kere daha varacağız.
Konuyla ilgili ilk hipotez, Cinsel Seçilim açısından gelmektedir. Pek çok toplumda, erkekler dişileri evlilik manasında seçerken bakireliğe (kızlık zarının yırtılmamış olma durumu) önem vermektedirler. Bu sebeple, bazı bilim insanları, kızlık zarı yırtılmış (daha önceden cinsel ilişkiye girmiş) dişilerin seçilim karşısında dezavantajlı konuma düştüğünü ve düşünmektedirler. Avusturalya\'da yaşayan Yungar kabilesinde, kızlık zarı delinmiş olan dişilerin aç bırakıldığı, işkence edildiği ve öldürüldüğü bilinmektedir. Pek çok modern veya en azından diğer ülkelerle ilişkisi olan toplumlarda da (Yungar kabilesinin yoktur), benzer \"ilkel\" uygulamalar (buradaki anlamı, insan zekasına ve yaşam standartlarına uygun olmayan uygulamalardır) bulunmaktadır. Bunun, kızlık zarının evrimi açısından anlamı şudur: Kızlık zarı, bir şekilde evrimleştikten sonra (buna az sonra değineceğiz), erkekler tarafından güçlü bir seçim aracı haline getirildiği için, zarın varlığı gitgide insan popülasyonlarında sabitlenmiştir. Cinsel Seçilim de, bu durumun açıklayıcısıdır. Ancak elbette bu açıklama, ilk olarak nasıl evrimleştiğini ortaya koymamaktadır.
Bir diğer hipoteze göre, insanlara giden kolun eski atalarının oldukça susal bir hayatı olması ve kızlık zarının görevinin, foklardaki kulak zarları gibi, suda olabilecek kirlilikten kaynaklı hastalıkların önüne geçebilmek olmasıdır. Bu hipotez, bu zarın neden tam bir koruma sağlamadığını sorgulamak konusunda yetersizdir. Hipotezi ileri süren bilim insanları, bunun artık kullanılmayan, körelmiş bir organ olmasıyla açıklamaktadırlar. Yine de hipotez, çok güçlü bir iddia olarak sayılmamaktadır.
Bir diğer hipotez, kızlık zarının spermleri içeride tutmasından ötürü ilk seferdeki üreme şansını arttırmak amacıyla evrimleştiğini ileri sürer. Bu zorlama iddia da, kızlık zarının cinsel birleşme tarafından spermleri içeride tutamayacak kadar yırtılmasından ötürü geçersiz bir hipotez olarak görülmektedir.
Şimdiye kadar ortaya atılan en güçlü hipotezlerden biri ise şöyledir: Bu yapı, insan iki ayak üzerine kalkmadan, maymunlarla olan ortak atamızdan ayrılmamızdan hemen sonra evrimleşmiş olduğudur. Evrimleşme sebebi olarak zaten genlerimizde bulunan ancak maymunlarda kapalı olan bir genin yeniden aktive olması gösterilebilir. Daha sonra insansı atalarımız iki ayak üzerien kalkmıştır ve bu sebeple gebelik süresi de kısalmıştır. Normalde diğer bazı canlılarda doğumdan önce apoptosis mekanizmasıyla yok edilen bu yapı, gebeliğin kısalmasıyla birlikte göreceli olarak prematüre (tam olarak gelişmemiş) bebeklerin doğması sonucu, doğum sonrasına taşmıştır. Yani normalde 12-14 ay ana karnında durması gereken yavrular, gebeliğin kısalmasıyla 9 ay kadar kalmaya başlamıştır ve genellikle gebeliğin son aylarında yok edilen kızlık zarı, bu yeni evrim sonucunda (iki ayak üzerine kalkmak ve gebeliğin kısalması) yok edilemeden kalmıştır. Daha sonradan Cinsel Seçilim sayesinde korunan bu yapı, ileri yaşlara kadar kalmaya meyilli hale gelmiştir.
Bu hipotez, bir diğer bulguyla desteklenmektedir: Eski insanlarda, vajinal kanalın diğer maymunlarda olduğu kadar aktif olarak temizlenememesi, vajinal enfeksiyona bağlı ölümcül sonuçlar doğurabilmektedir. Bu sebeple, kızlık zarı gibi dolaylı olarak vajinal kanalı koruyan yapılar, Doğal Seçilim tarafından desteklenmektedir. Kızlık zarının varlığının, enfeksiyon oranını azalttığı ve dişilere üreme avantajı sağladığı düşünülmektedir. Özellikle günümüzde meydana gelen yüksek vajinal enfeksiyonu oranlarına bakılırsa, kızlık zarı gibi yapılar az etkili olsalar dahi seçilimle desteklenebilmektedirler. Bu hipotezin desteklenmesinin en önemli yolu, kızlık zarı yırtılmış olanlar ile yırtılmamış olanlar arasında yapılacak bir enfeksiyon kapma oranı araştırmasıdır.
Enfeksiyona karşı savunmayı destekleyen bir diğer bulgu da, sıcak iklimlerde bulunan canlıların üzerlerini örtme gibi bir zorunlulukları olmamasıdır. Dolayısıyla bu canlılar, çıplak yaşarlar ve bu sebeple de enfeksiyonlara daha açık bir halde olabilirler. insan da, Afrika gibi sıcak bir iklimde evrimleşmiş bir canlı olarak, kızlık zarının enfeksiyonlara karşı koruyucu bir yapısı olduğu düşünülebilir.
Bu konuda bir diğer hipotez de, Desmond Morris\'in ünlü kitabı \"Çıplak Maymun\" isimli kitabında ileri sürülmektedir. Morris, bu kitabında insanlarda kızlık zarının varlığının erginliğe kadar sürmesinin sebebini, sosyal davranışlara bağlamaktadır. insan türünde dişi-erkek ilişkileri pek çok hayvanınkinden çok daha önemlidir. Morris\'e göre, genç erkekler uzun vadeli bağlılık duymadan cinsel birleşmeye yatkındırlar. Dişiler ise bu birleşme sonucunda kendilerini hamile ve kendilerine ebeveynlikte yardımcı olacak bir eş bulunmayan bir halde bulabilmektedirler. işte bu sebeple, bu kısmi bariyer (kızlık zarı), insanın sosyobiyolojik evriminde önem arz etmektedir. Dişilerin ve dolaylı yoldan toplumların kızlık zarına önem vermesi, toplumu düzenleyici bir hal almış ve dişilerin uzun vadeli bağlılıkları olan erkeklerle birlikte olmalarını ve dolayısıyla soyun devamlılığının sağlandığı ileri sürülmektedir.
Bu ilginç ve farklı hipotezlerin her biri üzerinde durmaya değerdir. Ben, her zaman olduğu gibi tek bir cevaba kilitlenmektense, her birinin toplam etkisini hesaba katmaktan yanayım. Yani bu hipotezlerin sadece birinin doğru olmasındansa, her birinin bir miktar etkisi olduğunu düşünmek, daha fazla hipotez ileri sürmek açısından fayda arz etmektedir.
Kızlık zarı, bizim toplumumuzda da son derece önem arz eden bir mevzudur. Buna, elbette ki kimse karışamaz. Ancak bilinmesi gereken bilimsel bir olgu vardır: Kızlık zarı, biyolojik olarak çok ciddi bir anlam ifade etmez. Bu sebeple, insanları insanlıktan çıkaracak bazı davranışlara meylettirmesi, anlamsızlık ve cahillikten ileri gelmektedir. Yukarıdaki hipotezlerde de görüldüğü gibi, kızlık zarı bazı sosyokültürel ilişkilerde faydalı olsa bile, belirli zeka düzeyine, kültüre ve eğitime sahip bireylerde bu tip basit biyolojik olguların, hayati sosyal ilişkileri etkilemesine izin verilmemelidir. En nihayetinde biz, insanın zeka konusunda en gelişmiş hayvan olduğunu biliyor ve kabul ediyoruz. Bu sebeple, insanın sahip olduğu davranışların ve sosyal ilişkilerin de, bu zekaya paralel karmaşıklıkta ve gelişmişlikte olduğunu beklemek gerekmektedir.