üniversiteye gittiğim ilk gün. bilmediğim bir şehir. trende bir adam ile karşılaştım. yardımcı olabileceğini söyledi. beraber indik trenden. konuştuk o sıra ondan etkilendim. kendinden ödün vermeyen karizmatik bir sesi ve süper ötesi bir vücudu vardı görür görmez benim erkeğim bu demiştim. bana yardım etti. kayıt yaptırmada ev bulmada ve hatta temizlik yapmamda. ilk gün yatacak yer bulamadığım için evinde kalabileceğimi ve başka bir yere gidebileceğimi veya beni bir otele yerleştirebileceğini söyledi. otelde kaldım. ertesi sabah otele geldi aldı beni mükemmel bir kahvaltı yaptık ve az çok üniversite yolu, otobüsleri, dolmuşları, tramvayları falan gösterdi, anlattı. ne hoş adam diye geçirip durdum içimden. ben biraz soğuk davranırım insanlara yani cool birisin derler bana. yavşama tavırları göstermedim bu adama. ertesi gün beraber kampüse gittik. herkes bu adama bakıyor, gördüğü herkese selam veriyor ve ben yeni olduğumu belli etmemek için uğraşıyordum. öğrendim ki bu adam üniversitenin en popüler adamlarından birisi. sevgilisi vardır diye düşündüm ama sonraları öğrendim ki yokmuş. biz bu adamla uzun bir süre arkadaş olarak takıldık ama o benimdi bundan emindim. bir gün neyse biz bu adamla sevgili olduk, aynı evde yaşamaya başladık derken bir evlenme teklifi, aileler, misafirler, ben gelinlik o ise damatlık içinde...
oğlum 1.93 boy mu olur lan? yanında çocuk gibi duruyorum. ses tonunu yerim ayrıca o çok güzel. biraz kilo alsan hiç de fena sayılmaz. tamam popüler biri olabilirsin ama bu niye bana sökmüyor anlamış değilim. göz önünde bulunmayan bir tip olsaydın eğer gerçekten harika bir ilişkimiz olabilirdi. bu şehire adımımı atar atmaz seni tanıdım. nerden bulaştım sana? nerden tanıdım? hoş, tanımasaydım da tanışacaktık o ayrı mesela ama bu kez farklı bir şekilde belki de... hoş adamsın lan. harbi böylesin. ama sen hoş yapan benim. çünkü sevdiğim adamları nedendir bilinmez ama gözümde silik olarak görürüm, sen ise çok çekicisin. heves bu ben kendimi iyi biliyorum. seni günün birinde seversem eğer sen de sıradanlaşacaksın.
beni gözünden sakıyan adam bana nikah masasında hayır dedi. evlenmek vaadi ile saçları küt kestirmek... beni o mesada terk ederken aklına gelmiş miydi? dün belime kadar olan saçları gördüğünde ne hissettin acaba? diplomana koyayım keşke hiç mezun olamasaydın, keşke hiç bu şehirden gitmeseydin veya keşke ben seni hiç tanımasaydım.. ben seni de diğerleri gibi üç beş gün eğlenir sonra gider diye düşündüm ama sen üç beş yıl kaldın, hiç gitmeyecekmiş gibi davrandın ama en büyük vurgunu da sen bana yaptın. toparlanamıyorum. olmuyor. duymak istediğin bu değil eminim. sen canım yanmasın diye aileni bile bırakıp geldin bana. tabi ben sonrasını düşünmüyorum, düşünmek istemiyorum, anımsamak ı ıh yok olamaz yinee kendimi kandıracağımı biliyorum. sen iyisi mi gitme. hiç gitmeyeceğin gibi gitme, sen hiç sevme,. zaten bilmiyorum bu saatten sonra kendimi nasıl kandıracağım, başkasını nasıl seveceğim. eskiden kıskançtım bilirsin. hayatının içine az sıçmamışım düşünüyorum da.. en azından seni kabul eden bir ailen oldu. peki ya beni? onlar hala kabul etmiyorlar. hala hayatıma burnumu sokuyorsunuz. fransa' ya gitmek veya gitmemek benim sorunum iken senin neden sorunun olmuş anlamış değilim. sen sonuçta evli barklı adamsın, karın ne der? beni her gördüğünde üzerime atlayacakmış gibi davranan eşin.. onun bakışlarına dayanmak çok zor biliyor musun? bilemezsin. hissedemezsin bile. bana yaptıklarını merak etmiyor mu? onu beni sevdiğin gibi sevebiliyor musun? her ağladığında kimi zaman ülkeler atlayıp gelip onu teselli ediyor musun? bana yaptıklarının ne kadarını ona yapıyorsun? sen de benim seni unutpmak istediğim gibi başka hayatlara ve alkol şişelerine sığınıyor musun? adıma açtığın hesapta yatan paraları, altınları falan hiç merak etmiyor musun? onları sattım. bundan 3 ay önce olmalı evet, sattım. karşılığında altığım paraları gecenin bir vakti sokağa çıkıp yerlere saçtım. sokak demek kabalık olur, seninle saatlerce yürüdüğümüz yollarda savurdum. acı çekiyor muyum? evet. keşke evlenmeseydin.. geri dönme. sen sakın gelme. benliğimi yitirdim seninle beraber. ha aile diyorduk.. onlar da senin beni bıraktığın gibi bıraktılar. ya şu fransa mevzusu baydı. hocalarla görüştüm bir destek bulunursa başka bir ülke.. senin beni bulamayacağın bir ülke. şehir içinde kaçmayı bırak ülkenin içinde köşe kapmaca oynuyoruz resmen. ha eşinle ilgili olan şeyleri duydum. ona söylediklerini de.. onu anlatmaz bana bir şey bilirsin, tanırsın onu çocukluk arkadaşın ama harbi haksızsın bu kez. bu kez seni savunmaya gücüm yok. içimdekiler yazmak ile bitmez. yerinde olsam benim geleceğimi beklemek yerine karımla çocuk yapardım. hatta yapmazdım o çocuğun psikolojisi bozulacak ve sen bana getireceksin ben bunu biliyorum. seni çok iyi tanıyorum. bunca yol aslında seni hiç tanımadığımın göstergesi oldu ya bana neyse. ha son bir şey; gördün mü bak paranın satın alamayacağı şeyler varmış... para aşk demek değilmiş. umarım görmüşsündür. umarım hasta olursun, umarım ölürsün diye basitleştirmicem konuyu. sana ait bir şey yok bende, acıdan başka...
ince uzun parmakların vardı. aynı anda sigara içip telefonu avucunda tutmana hayretle bakardım. diğerlerinden farklı bir şey vardı sende. çözemezdim ama çok severdim. belkide çözmek istemedim. sevdim ama bunu. yazarken bile gülümsedim. dünya haritasını önüme koyup hadi seç bir yer der ve o ülke ile ilgili bir şeyler anlatırdın. yakışıklı ve çekiciydin. tıp fakültesindeki kızlar sana hayran hayran baktıkça elimi daha çok sıkman için elini biraz aşağı çekerdim. hatta bir keresinde elimi öyle bir sıkmıştın ki bağırıp rezil olmuştum. çok güzeldi her şey. gelme tamam mı? sen hep eli avuçlarımda dudakları dudaklarımda olan adam ol.