Olayla ilgili pek çok haber / yorum okudum olup bittiğinden beri: Tüm mesuliyeti işletme sahibine bina etmek gibi bir asgari müşterek hasıl olmuş göründüğü kadarıyla. Kendisini savunacak değilim: Olaydan sonra "biz uyarı levhaları astık" dediğini gördüm bir yerlerde; vicdanını bununla rahatlatabilen bir insanın yaşadığı dünya batsın zaten.
Yine de benim nazarımda yanlış, eksik bir şeyler var sanki.
Şu yaşıma kadar çarpışan araba denilen merete bile bir elin parmakları kadar binmişimdir en fazla, ki çocukluğumuzun trendlerinden biriydi. Dönme dolaba mesela, bir kez bindim, o da 10-15 kabinli bir dolaptı en fazla; içinde bulunduğum kabin, turlar tamamlanıp tam paraleldeki kabinin boşaltılması için en tepede durduğunda tribe girip demirlere tutunarak inmeye çalışmıştım. Arabam yok pek tabii. Ehliyetim bile yok. Sokağa çıktığımda bir baykuşa dönüşüyorum; kafamı sürekli 270 derecelik açılarla sağa-sola çevirerek gelen-giden araçları takip ediyorum. Uçağa, kendim için değil, ailem için bindim bir kaç defa; zira şehirlerarası otobüslere bile binmemek için gayret sarfeden bir insanım.
Bana paranoyak diyebilirsiniz; hakkınızdır. Ben de insanlara manyak diyorum; o da benim hakkım.
Velhasıl, kendi adıma söylüyorum: Go-Kart ne abi? işiniz gücünüz yok mu? Neye bindiğinizin, niye bindiğinizin farkında mısınız? Ağzımı bozacağım, kusura bakmayın: götü-başı açıkta, sik kadar bir araç; güvenlik bakımından ciddi bir tehlike arz ettiği tipinden belli zaten. Dikkatli olacak olsanız bile; Ali'nin döktüğü betonun üzerine, Veli'nin dizdiği lastiklerle pist haline getirilmiş bir platformda, Hasan'ın bakımını yaptığı sikimsonik bir araca, Hüseyin'in kontrolünde biniyorsunuz. Allah aşkına; bu memlekette kimin yaptığı işe güvenilir bu devirde?