kompleksli bir bireyin sanısıdır. söz konusu kişi bir miktar daha fazla ücret ödeyerek thy'den bilet almıştır. işte her şey bu noktada başlar. kişi memnuniyetsiz bir şekilde uçağa biner. ilk olarak koltuk aralıklarından şikayet edilir. daha sonra muhakkak yerini beğenmez ve yerinin değiştirilmesini ister. yolculuk kısa veya uzun olsun bu hiç önemli değil, direk bir yastık ve bir battaniye ister. yastık ve battaniyesi gelen memnuniyetsiz menopoz bu seferde bunların kirliliğinden şikayet eder ve her seferinde yastıkların kılıflarının değişip değişmediğini irdeler, yanındakileri de kıllandırır. sıra yemeğe içmeye gelmiştir. ne de olsa uçan restoran ve kalifiye şef garsonlar emrine amadedir. uçak kalkmadan kırmızı şarabını ve fındığını ister. kırmızı şarap tabii ki fransız olmalı, fındıksa olmazsa olmaz.
bir de kalkış sırası varsa alanda eğer, yandı kabin görevlileri...
-neden geciktik ?
-neden kalkmıyoruz ?
-bu türk hava yolları hep böyle
-kaç dakikadır bekliyoruz, karnımız acıktı. yiyecek bir şeyler getirin bari.
-evimize geç kaldık, daha kaç saat beklemeyi düşünüyorsunuz ? (sanki kaptanlar ve kabin memurları, evlerine, ailelerine çabucak dönmek istemiyorlar, zevk için rötara sebebiyet veriyorlar)
ve uçak kalkar. sıra yemek servisine gelmiştir. menüde tavuk ve makarna vardır. gel gör ki onun oturduğu sıraya gelene kadar tavuk maalesef kalmamış. kabin görevlisi arkadaş tavuğun kalmadığını ve makarna ikram etmek zorunda olduğunu söyler ve kıyamete davetiye çıkarır.
-nasıl tavuk kalmaz ?
kabin görevlisi de zavallım diyemez ki; ''bir saniye arkada kesip getireyim'' diye. onun yerine yemeklerin yarı yarıya yüklendiğini ve kendilerine dağıtılan menünün içinde de seçenek kalmayabileceğinin notunu gösterir. başka bir alternatif olarak ise de uçuştan önce özel yemek siparişi verebileceğini söyler. ama karşısında güçlü bir ego ve aldığı biletle birlikte komple uçağı satın aldığının sanan bir kişi vardır. kabin memuruna cevaben; ''ona göre yükleseydiniz o zaman'' şeklinde bir cümle kurar.
şimdi bu varlığın mantığına göre düşünürsek; atıyorum 180 yolcu varsa, 180 adet makarna ve 180 adet tavuk yüklenmelidir uçağa. bu da 180 yemeğin çöpe gitmesi demek, hem de tek bir seferde. thy'nin günlük uçuş sayısını ve atılacak binlerce yemek sayısını düşünün ?
kabin memurları bu egodan kurtulmak için kendi yemeklerini sundukları bile olur. utanmadan onu yiyenleri gözümle gördüğümü söyleyebilirim.
bir de bunun kusana kadar içki içen, insanları rahatsız eden versiyonları vardır. her şey bilete dahil ya, beleş. ne güzel mantalite.
dünyanın dört bir yanına seyahat ederim. bu yüzden sık sık gözlemleme fırsatım olur. gözlemlediğim kadarı ile de bu sorunları çıkaran egolar maalesef genel olarak hep türk, kendi insanımız.
yolcu olarak bizlerin amacı bir yerden bir yere güvenli ve emniyetli bir şekilde gidebilmek. uçakta verilenlerse bir ikram. adı üstünde, ikram.
son olarak sözüm sana ey beyinsiz varlık; orası restoran değil, uçak uçak !