13 seneyi birlikte devirdiğimiz, artık hastalıktan ziyade "arkadaşım" olarak tanımladığım hastalık.
Hastalığımın ilk 4 senesi, annemin de katkılarıyla, sürekli ot-çöp içmekte geçti. Bu tarz şehir efsanelerine itibar etmeyiniz öncelikle. Midenize yazık.
Ayrıca her "şeker hastalığının tedavisi bulundu" haberine inanmayınız. Hatta hiçbirine inanmayınız. Tıpkı ot-çöp gibi bu da şehir efsanelerinden bazılarıdır. Bu hastalığın tedavisi yok, olmayacakta. En azından biz göremeyeceğiz o günleri. Acı ama gerçek.
Başta da söylediğim gibi, hastalık değil olum bu. Valla.
Şahsen ben her istediğimi yiyip-içiyorum. Yalnız kötü örnek olarak algılanmasın, yiyorsam yediğim kadar da insülin alıyorum, düzeni sağlıyorum yani.
Bu hastalığa yakalanan herkes hastanede az ya da çok yatmıştır. Siz "neden ben?" diye isyan edip gezerken, yanınızdaki makineye bağlı adamı hatırlayınız. Yani siz her türlü ihtiyacınızı görebilecek düzeydeyken, o adam ne yapsın...
Velhasıl kelam, hiç de sosyal hayatı etkileyen bir hastalık değildir kendileri (bak yine hastalık dedim).
Hastalığa yeni yakalanan, sormak istediği sorular olan, biraz gaza ve morale ihtiyacı olan herkes aşağıdaki hesaba saatlik seans ücreti olan 150 lirayı yatırdıktan sonra özel mesaj bölümünden bana ulaşabilirler.
Neyse, bu da böyle bir espriydi işte. Soru sormak isteyen çekinmesin gerçekten.
Son bir hatırlatma: ot-çöp içmeyin. En azından "şekere iyi geliyormuş" diye içmeyin. Diğer şekilde ne içerseniz için banane.