tanım: olumsuz sonuçları itibarıyla en çok kadını yıpratacaktır.
kurgu hikayenin devamıdır.
-----------------------------
Günler sonra ender aradığında, oltasına takılan balığı yavaş ama keyifle çeken bir balıkçı gibi hissetti kendini. Vakfa görüşmeye çağırdı. Hoş vakfa çağırmadan da bursu çıkarabilirdi ama "çıtırı" bir daha görmek hiç fena olmazdı. "Çıtır ha" nereden hatırlıyordu bu kelimeyi. "Evet ya şimdi oldu". Boşandığı kocası o sürtük sekreter için kullanmıştı bu kelimeyi. insan nasıl da nefret ettiğine benziyordu...
Tarihler 3 Mayıs'ı gösteriyordu. Uğursuz bir gündü. Kızı ile serseri damadının aşırı doz uyuşturucudan ölümlerinin yıldönümüydü. Bilgün'ün öksüz ve yetim kaldığı günün yıldönümü... Çevresindeki kalabalık bugün görmek isteyeceği en son kişilerdi. O da ender'i aradı.
Ender gelen telefona şaşırmıştı ama hemen hazırlanmaya başladı. Kıyafetlerinden hangisi daha ciddi durur ve kendini daha büyük gösterirdi acaba? Nedense ceyla hanımın yanında kendini çocuk gibi hissediyordu. Ceyla hanıma hem saygı duyuyor hem de onu beğeniyordu. Fransız asilzadelerini anımsatıyordu ona. Niye bu benzetmeyi yaptığı üzerine epey düşünmüştü. belki asil deyince aklına Fransızların geldiğindendi. Belki de Audrey tautou'ya benzettiğinden... Onun gibi duru bir güzelliği, ince dudakları, çıkık elmacık kemikleri, karanlığında kaybolunacak büyük simsiyah gözleri vardı. Ama hayalindeki audrey'in aksine otoriterdi ceyla hanım, vahşiydi.
ilk karşılaşmalarının gecesini hatırladı. Rüyasında onu görmüştü. Islak bir rüyaydı. Sabah üstü başı batmışken "dostum çok mu milf filmi izledin" diye kendi kendine söyleniyordu. Sonrasında birkaç kez mastürbasyon yaparken ceyla hanımı düşünmüştü. kendisine yardımcı olan kadınla ilgili ahlaksızca hayaller kurduğu için kendinden utanıyordu ama aynı zamanda tanıştıkları ilk günü ve dikizlediği göğüslerinin güzelliğini düşünüyordu. Büyük değildi göğüsleri, belki de bu yüzden sarkmamıştı ama belliydi ki hala sıkıydı. ince bir fiziği ve yuvarlak kalçaları vardı. Düzenli spor yaptığı belli oluyordu. ince uzun bacaklarıyla da tamamlanıyordu sanat eseri. Arkasından gören kimse yaşlı bir kadın olduğunu düşünmezdi. Her ne kadar torunu olsa da ona yaşlı denemezdi. "Olgun" evet kelime bu. olgundu o. Yaşından genç gösteren bir olgun. Yaşının izlerinin ellerindeki yaşlılık benlerinde, gözlerinin kenarlarındaki kırışıklıklarda ve biraz da gıdısında görülebildiği bir kadındı o. Sıkıca at kuyruğu yapılmış saçlarından bir tel ile o düzeni bozmaya cesaret edemeyecek gibiydi. Tam bir otorite abidesiydi. Bu onu daha cezbedici kılıyordu. Tekrar çadır kurmaya başladığını hisettiğinde "saçmalama" dedi kendi kendine "kadının torunu var sen nasıl bir adamsın? Sana biraz şefkat gösterdi diye şımardın hemen" sonra kalktı ve saçlarını jöleledi. Çok jöle sürmüştü, saçları yapışıyordu. Bir şekil veremeyince saçlarını yıkadı kuruladı ve tekrar jöle sürdü bu sefer fena olmamıştı.