günü kısa filmler halinde yaşamaktır en belirgin özelliği.
çay bardağı alınır, kaşık bardağın ağzına dengede duracak, çayın yüzeyinde yüzecek bir dengeye oturtulur. yüzeye çayın nasıl hücum etmeye çalıştığına bakılır. derinlere dalınır.
sonra iki küp şeker alınır kaşığın üzerine konur. sapından tutulup yavaşça şekerlerin ıslatılması sağlanır. çok az ıslanan şeker yavaş yavaş erimeye başlarken üstteki şekere sızmaya çalışan çay birden bire iki şekeri de çay bardağının derinliklerine gömüverir. hayat fanidir gereksiz ve anlamsızdır. bak nasıl da eridii hatta kaybolacak birazdan o şekerler. bir girdapla savrulacak parçaları. oysa o iki şekerin uzun bir hikayesi vardı. bitkinin özünden gelmişlerdi bu yerlere. kristal değillerdi ama şimdi özlerine dönmüşlerdi. o şekerler kristal değildi evet o halde neden bu hüzün. özlerine dönmemişler miydi. mutlu olmaları gerekmiyor muydu. hikaye mutlu sonla bitiyordu ama jenerikte çalan şarkı hiç de mutlu görünmüyordu. mutluluk neydi? o şekerler kimdi?
ya o şekerleri ve çayı içen hınzır!
stop