çok hoş bir öykü. olaylar o kadar profesyonelce sıralanmış ki sonuna kadar soluksuz okuyup şimdi ne olacak diye merak içinde kalıyorsunuz ve öykü hiç de beklendiği gibi sıra dışı bir finalle bitmiyor. bu bitirme şeklinin kasıtlı olduğunu düşünüyorum, yazar kendine özgü bir tarz geliştirmiş, cümleler arasında sanki dalgalara kapılmışsınız gibi sürüklenmenizi sağlıyor ve bir anda sizi güvenli bir şekilde karaya atıyor. bazı öyküler için bu öykü bu şekilde bitmemeliydi yazık oldu diye düşündüğüm olmuştu ama olayın başlangıcından itibaren öyküdeki hakimiyeti ve etkileme tarzı sebebiyle bu öyküye böyle bir final lazımdı. bundan başka öyküde en merak ettiğim ve araya sıkıştırılmasından en zevk aldığım kısım büyük abisiyle alakalı bölümlerdi; hinto çok güjel diyordu hacı anlatırken.
ne hacınin sevgilisi olarak anlattığı kız, ne hintolar, ne şintular buralarda yoktu. kaybolduğu dönemlerde artık ucu nerelerde çıkıyorsa orada tanıştığını umuyordu ağa abisinin hintolardan sevgilisi ile.
ara ara sarfettiği anlaşılmaz sözcükleri kağıtlara yazdığı tuhaf sembollerden oluşan notları ise okuyabilen, çözebilen kimse yoktu.
ne yapiyorsun hacı? diye sorardı ağa, o tuhaf sembollerle yazı yazan hacıya;
hintoya mektup yajiyomum derdi hacı bir saniye başını kaldırmadan kağıttan.
ağa mektuplardan birini hacıdan postalatmak bahanesiyle almış, lise mezunu devlet memuru kiracısına göstermişti ki şevket bey hatrı sayılır, sözü geçer, kanun nizam bilir, okur yazar bir adamdı,
hiç görmedim ağa bu ne ola ki demişti şevket bey, ne farisi, ne arabi, ne kürdi hiç görmedim böyle şey!!
yazarın yeni öykülerini dört gözle bekliyorum, ellerine sağlık.