uykusu yoktu fakat gözleri kapalıydı. uyuyor izlenimini uyandırıyordu. oğlu ve gelini de pek umursamıyordu zaten. bu kadar çabaya değer miydi bu uyuma numarası?
konuşmak istemediğinden belki.. konuşacak birşeyi de yoktu ki zaten. yalnızdı. yalnızlığın dibine vurmuştu.. hayatının son demlerini çocuklarının evinde bir kaç ay kalarak geçiriyordu. kocası da öleli epey olmuştu.. ki olsaydı da kocası da onun yalnızlığını anlayamazdı. eve gelir, yemek yer, uyur ve giderdi.
yastığa gömülü kafasından o kadar çok düşünce geçiyordu ki.. oğluna baktı. o'na hiç ilgi göstermeyişi, bağrına basıp neden okşayamadığını sordu bir müddet kendine.. hiç vakti olmamıştı ki.. çalışmaktan.. sürekli çalışırdı. 70 yıllık ömrünün yarısından fazlasını mutfakta yemek yapıp, evi temizlemek, odun taşımak çamaşır yıkamakla geçirmişti.. yıllar akıp giderken sevmeye vakti olmamıştı oğlunu.. bunları düşünmeye dahi vakti olmamıştı ki.
şu soğuk evin odasında torunlarının bilgisayara gömülü halini görünce pek üzüldü.. pek nadir konuşurlar, okuldan eve gelip bilgisayarlarının başlaırna otururlardı. babaannelerinin yüzlerine dahi bakmaya ihtiyaç duymazlardı.
zaten onun yüzüne kimse bakmazdı.. torunun bir kere annesine şikayetini duymuştu..
'babaannem midemi bulandırıyor, çok kötü yemek yiyor tuvaleti de pis bırakıyor'
idare et diyordu annesi.. yaşlı kadın utanmıştı. birkaç gün hiç konuşmamıştı.. kimse de umursamamıştı bunu zaten.
yemek yerken döke saça yiyordu. titreyen elini gizlemek için çırpındıkça etrafa daha çok yemek saçıyor daha kötü yiyordu.. mesela torunları onun yediği tabaktan yemezdi. onun soyduğu meyveyi yemezlerdi..
yaşılılık kötüydü onların gözünde..
yaşlı insanlar pis oluyor ve kokuyorlardı. hem sürekli ağlarlardı..
bir keresinde yaşlıların toprak koktuğunu duymuştu.. çok küçükken.
toprak çağrır, istermiş yaşlıyı..
bu vakitten sonra sadece toprak kabul edermiş yaşlıları..
yastığa gözyaşları akıyordu.. hıçkırarak ağlamamayı öğrenmişti. ses çıkarmıyor fakat gözündeki yaşlara hükmedemiyordu.
baktı oğluna..
kocasını görüyordu onda.. kalın dudakları, koca burnu, gür saçlarıyla kocası vardı karşında..
onu sürekli döven kocası..
en son ne zaman güldüğünü düşündü..
düşünmek zorunda kalmayacağı bir diyara göç etmek istiyordu..
gözlerini kimseyi kandırmadan kapatacağı anı bekliyordu..
en iyi bu olacaktı, en iyisi..
çünkü yaşlılar toprak kokuyordu ve onları sadece toprak kabul ederdi..