sözlük yazarlarından hikayeler

entry180 galeri video1
    12.
  1. çok mu dertsiz duruyorum ordan bakınca, dedi yaşlı adam.
    replik çalma diye karşılık verdi genç adam. gülüştüler bir süre. yaşlı adam öleceğini biliyordu, genç adam da bunun farkındaydı.
    bir gün bu gerçek onları yakalayacaktı. zaten yaşlı adamın son zamanlarda daha da fenalaşmıştı. kimi zaman altına dahi kaçırıyordu. kendine bile tahammülü azalıyorken, genç adam o'nun yanı başında bekliyor, bir anne şefkatiyle pisliğini temizliyordu.

    o'nu seviyordu ve herşeyi yapabilirdi. pisliğini temizlemek yapacaklarının yanında bir anlam ifade etmiyordu. elini tuttu yaşlı adamın. yumuşak kadifemsi eliyle yaşlı adamın elindeki çizgileri yokladı. derisini hafifçe çekiştirip daha da kırıştırdı.. bu o'na müthiş zevk veriyordu. çocuksu bir heyecan duyuyordu o'nun elini tuttuğunda.
    ve bir öpücük kondurdu, hayatının son demlerini yaşayan yaşlı adamın yanağına..

    ayrılık çok zor olacaktı genç adam için. her gece 'keşke dünyaya daha erken gelseydim' diye ağlıyordu yanında yatan sevgilisine belli etmeyerek.

    ikisi de çok geç bulmuştu birbirini ve çok acı çekmişlerdi. ama bunları artık kimse önemsemiyordu. acı çektirenlerde çekenlerde unutmalıydı her şeyi.

    geçmiş küçük bir çocuğun düşüp dirseğini kanattığı andaki çığlık gibiydi. çok kan akmış şefkat ile unutulmuş geriye sadece izleri kalan..
    yıllar sonra bile çocuğun dirseğinde izi olacak fakat acı vermeyecekti..

    arada bir o çığlığın yankısını duyuyordu genç adam. ama sonra.. karşısında duran adamın kamburlaşmış sırtı, zayıflamış kemikleri, çıkardığı takma dişinin oluşturduğu boşluğu seyrediyor sonra gözlerine bakıyor ve unutuyordu işte.. yaşli adamin gözlerindeki her neyse, adına her ne deniliyorsa unutturuyordu geçmişin çığlığını.. sihir gibi bir şey olmalıydı. ya da aşk..

    gece oluyordu..halbuki hep nefret ederdi genç adam karanlıktan..
    babası hep geceleri içerdi. annesi hep gece ağlardı.. hem karşı komşu zübeyde teyze de gece uykuda yakalanmamış mıydı ölüme?

    gece oluyordu. ve yaşamın kıyısındaki adam hala uyumamış genç adamın gözlerinin içine bakıyordu..
    sesindeki gıcıklığı öksürerek attı yaşlı adam.. derin bir nefes aldı:

    'gece olup ta ay dost olacaksa bana
    sabaha kadar
    aydınlatacaksa sana boğulmuş
    zifiri karanlık odamı
    bir sis halesinin içinde pembeler çalacaksa vicdanıma
    ben hazırım seni kendime katmaya,
    şehvetime vicdanımı sunmaya.
    sabah olduğunda güneşin koynundan uyanmış gibi kalkacaksam
    senin yanından
    terini kokunu özletmeyeceksen bana
    ayın dostluk edeceği zamanlara kadar,
    yarınlarımı gömüp sana
    ben bu gece ölürüm.
    ve her öpüşünde benim bedenim yerden yükselip
    konacaksa baykuş kanatlarına
    ben ayın hilaline uçurtma olurum
    sabaha kadar
    seninle.
    nasıl olsa her sabah sonlanacak
    geceyle
    seninle'

    çok severdi yaşlı adam şiiri. belki hafızasında binlerce şiir vardı. hepsini, her fırsatta genç adama sunmak isterdi. binlercesinden birkaç şiir paylaşmıştı sadece..

    şiiri duyan genç adam gözyaşlarına hakim olamadı.. yaşlı adamsa hiç istemezdi sevdiceğinin gözyaşlarını görmek.. kızmak istedi, bağırmak..tutup kolundan 'kes şu ağlamayı' diye haykırmak istedi belki...

    tek yaptığı genç adamın gözyaşlarını silmek oldu..

    'nasıl veda edilir bilemiyorum. ikimizde biliyorduk bu anın geleceğini.
    ve ben hissediyorum sabaha seni göremeyeceğimi
    gecede nasipmiş yüzünün tüm detaylarını hafızama kazamak.. belki bilirsin sen, ölünce unutur mu insan sevdiğini.. ben unutmak istemem.. sen de unutma beni..
    belki gökyüzünde bir yerde belki korktuğun karanlığın noktasında belki bir filmin, yazının en can alıcı yerinde.. belki yaşamın tüm ayrıntılarında.. belki benim gibi ölüm döşeğinde.. beni görürsün.. ben seni gideceğim yerde he görüyoum olacağım..
    saçmalıyorum çok konuşturma beni.. hem son sözümün bunlar olmasını istemem..' diyerek güzel bir kahkaha patlattı yaşlı adam..

    genç adamsa içine atmaya çalıştığı hıçkırıklarda boğulmak üzereydi.. kalbi daralıyor, nefes alamıyor.. sanki karşısındaki değil de o ölecek gibi hisediyordu.. ölüm bu olsa gerek diye geçirdi içinden..yaşlı adamı daha iyi anlıyordu.. her güne bu hissi tatmak..
    ölüm belki de acılarını dindirecekti yaşlı adamın..
    peki onu kaybetmenin acısını ne dindirecekti?

    aklından geçenleri yaşlı adamla paylaşmak istedi.. ama bu gerek yoktu ki.. tecrübe dolu bakışı genç adamın üzerindeydi.. anlıyordu her şeyi. kelimeler anlamsız birer başağrısı..sessizlik ve genç adamın elini istiyordu kalbinde..

    elini tuttu genç adamın.. kalbine götürdü.. ritimleri hissetmesini istiyordu belki genç adamın..birazdan sessizliğe bürünecek olan ritimleri.. elini sardı genç adamın.. sıcaklığı hissetmesi için.. belki birazdan buza çevrilen sıcaklığı..

    aşk denilen şey ölüyordu işte. genç adamın elinden bir şey gelmiyor, yutkunamıyor, ağlayamıyor hareket dahi edemiyordu.. soğuktanda nefret ederdi zaten..

    ''..seviyorum seni boşuna
    boşuna yaşıyorum
    yaşamı bölüşemiyecegiz ki.."
    2 ...