sınavın göte girmesine sebep olabilecek ev arkadaşıdır.
yardıralım şimdi..
ilk senemizde 6 erkektik evde ve çoook mutluyduk. zira henüz kız arkadaş kavramıyla tanışmamışız. zaten nasıl tanışacaksın dersler göte girmiş en temizinden. kendi yağımızla kavrulup giderken, sabah kahvaltılarını akşam 5' te, akşam yemeklerini gece 1' de, çay muhabbetini de sabaha karşı 4' te falan yaparken, misafir ayağına gelenlerin günlerce kalmasıyla ev nüfusu 10 - 12 olduğu zamanlarda bile ne mutluyduk ne mutluyduk ki o allahsız vicdansız kız ev arkadaşımın, hatta evde 6 kişi olmamızdan mütevellit benim oda arkadaşım olan namussuzun hayatına girene kadar. ( bu namussuz da şu an sözlükte yazardır isim vermiciğimmmm).
olay bir akşam okul çıkışı telefonumun çalmasıyla başladı.
+ aloooo havari okul çıkışı simit cafeye gel seni biriyle tanıştırıcam.
- kimle lan işim gücüm var zaten hidrolik finali kol gibi girmiş bi de senle uğraşmayayım.
+ olum gel diyorum çok önemli.
lan kimle tanıştıracak bu beni? ev sahibinin oğlunu kafaladı da artık kira ödemeyecek miyiz? rektörü bağladı da sene sonu diplomaları alıp istanbul' a mı dönücez diye düşüne düşüne düştüm simit cafe yollarına.
cafeden içeri girerken bu manzarayla karşılaşacağımı bilseydim dostlar yeminle söylüyorum okulu falan bırakır dönerdim memlekete.
manzara aynen şu: bizim 1,65lik ev arkadaşı hatta oda arkadaşı, yanında 180 boylarında yaklaşık 120 kilo civarlarında bir hatunla yanyana oturmakta. hatta sonradan farkettiğim kadarıyla eller de birleşmiş. piii vur ki ölem.
namussuz ev arkadaşı: bak bu öykü, bu da ev arkadaşım havari. çok eğlenceli çocuktur.
havari: öykü mü? meraba öykü nasılsın?
öykü: teşekkürler çok memnun oldum.
iç ses: öykü mü? ağır roman lan bu ağır roman. dünyanın dengesi sarsılıyordur bu yürürken.
velhasıl tanışıldı çaylar içildi. ağır romanı sevdik zamanla. eli hiç boş gelmezdi sağolsun. sayesinde hayatımda ilk kez paneli tavuk yedim, şirince şarabı içtim.
sevdik evet sevdik de taa ki o acı geceye kadar.
evde 6 kişi yaşadığımızı ama genelde 10 - 12 arasında nüfus olduğunu yazmıştım az evvel. öyle gecelerden birinde ağır roman geldi. kalacakmış bir de haspam. e elemanla aynı odada kalıyoruz, e sabaha benim kol gibi bi dersten final var. e ben zaten uyumamışım ki günlerdir. anlatamadık tabii ki anlatamadık.
neyse gece oldu. ben az biraz çalıştım, gerisini allah' a bıraktım her zaman olduğu gibi. yattım. ama uyuyamıyorum. dön sağa yok, dön sola yok. yarım saat sonra falan çifte kumrularımız teşrif ettiler yan yatağa. ben direkt uyuyor triplerine girdim. hatta horlama efekti bile yapıyorum.
ağır roman: uyumuş mudur aşkım?
namussuz ev arkadaşı: uyumuş aşkım baksana horluyor bi de namussuz. havaaarriiiii havaariii uyudun mu?
havari: horrrrrrrrrrrrrrrrhorrrrrrrr
bi sağlam sevişmeye başlar bunlar. hem namussuz oda arkadaşım için üzülüyorum ezilip gidecek diye, hem namussuza kızıyorum ben yanda uyurken bu boku yediği için, hem de meraklar içerisindeyim bu cüssede bir kızla nasıl sevişilir diye, aynı zamanda sabahki final için göt korkusu tavan. üzüntü, kızgınlık, merak, korku ne ararsan var bu hikayede.
bi iki öksürdüm anlasınlar da dursunlar diye sabaha sınav var .mına koyayım.
ağır roman: aşkımm uyumamış mı havari?
namussuz oda arkadaşı: o hep öksürür çok sigara içiyor ondan o. sen korkma.
havari: öhüüöhüüöhüüüamınaaaakoyayymmmöhüüüüüüü
sabaha dek sevişir oda arkadaşı. bense yanımdaki duvarın bütün özelliklerini ezbere alırım, hayatın muhasebesini yaparım kafamda, hiç uyumam sınava girerim küfrede ede.
bu yamuğunu unutmadım namussuz ev arkadaşım. elbet bunu okuyacaksın allahsız.