sanılanın aksine zırt pırt karamsar olup her fırsatta ağlamak değil, her türlü duyguyu yoğun ve tepede yaşamaktır.**
karamsarlığın, üzüntünün, mutluluğun, inancın, hırsın, öfkenin, her birinin hakkını ayrı ayrı verebilmektir.
yağmur gibi kurşunların yağdığı, bombaların patladığı savaş alanında en ön siperde olmaktır. kimi insanlar arkalardadır, kimileri de önlerdeyken bir yolunu bulup arkalara geçerler daha az yara almak için, sağ kalmak için. o meydanda en önde olmayı tercih etmektir duygusal olmak.
ve en önde olduğun, kolay yaralandığın ve çok incindiğin için insanlar hiç sevinmediğini, ya da hiç sevmediğini sanar.
halbuki çok severim, çok güzel severim. ben bilirim, beni yaratan bilir. başka kimse bilmese de olur.
kimileri "hassas olmak"* gibi gülünesi bir şeyle itham etse de Rabbin bana bir lütfu olarak gördüğümdür aynı zamanda.
herkesin görüp duyduğunu, algıladığını bambaşka sezebilmek, ya da kimileri algısız bomboş gözlerle bakarken "ben gördüm!", "ben duydum!" diyebilmek, bunu bilmektir duygusal olmak.