''The lady vanishes'' Hitchcock'un 1938 çekimi ilginç, aldatıcı(vurguludur) ve tuhaf filmlerinden birisi olarak kabul edilir. tarih şayanı dikkattir ki ikinci dünya savaşının eşiğinde olunduğunu gösteren bir tarih, bundan dolayı politikaya yönelik göndermeler de filmde bolca yer alacaktır. hatta savaşa dair ilk gönderme, saatten çıkan borazan sesinde duyulur.(aslı-esasında Bandrika'da nazi almanyasının prototipi gibidir) Daha sonra Londra'dan gelen Telefon'da ingiltere Nasıl'' diye soru sorulduğunda ''soğuk rüzgarlar esiyor'' şeklinde karşılık bulacaktır, bunun yanında, Hitchcock'un Britanya'da çektiği son filmlerindne birisidir, bundna sonra kariyerine Hollywood'da devam edecektir.
Filmdeki çeşitli bütçe kısıtlamalarında dolayı film bir ''kasaba modeli'' nin çekimi ile başlar. Daha sonra da kendimize trenden dolayı bir otelde mahsur kalan, yolcular arasında buluruz. Açılış sahnesi birden konuya girmek yerine aşamalı olarak devam etmektedir. ''Vertigo''da ise bunun tam tersi sözkonusudur. Filmin ilk dakikaları ve yaklaşık olarak ilk yarım sati(trene binerken ki sahneye kadar olan bölüm) hemen hemen olayların normal akışında gitmesinden öte bişey ifade etmez. olaylar ondan sonra başlayacaktır) daha sonraki çekimlerde is ''Alman ekspresyonizmin'den etkiler yaşııyan bir iki sahne yer alacaktır.
bu filmde işlenen konulardan birisi de evliliktir. bu da sıkça rastlanan bir kondur Hitctcock filmlerinde ''39 Steps'' , ''Suspicion'' gibi, detayında, ''Rebecca''nın romanında da işlenmiş olmasına rağmen Hitctcock bunu Rebecca'da filme konu olarak pek taşımaz..
Filmin karakterlerine bakıldığında özellikle göze çarpan iki kişi vardır, caldicott ve Charterer(Naunton Wayne ve Basil Radford) bu iki kişi de Tipik ingiliz rolündedir. bu iki kişiye yönelik olarak, bazı yorumlarda gay olduklarına dair ''Üstü kapalı imalar'' olduğu savunulur. Bruce Elder'in yorumuna göre, ''fazla hızlı büyümüş okul-çocukları'' olarak nitelendirilir.Ama bana göre bu iki adam kelimenin tam anlamı ile gay'dir. zamanın belki de koşullarından ve sansür kurumunu filmin üzerine bir gölge gibi titremesinden dolayı Hitchcock bu tür imalara başvurmuştur. Bu noktada sansür kruumuna en zor anlar yaşatan filmlerinden birisi de''rope''dir.
Filmin hikayesi biraz dolambaçlıdır. öncelikle ''Wheel spin'' olarka çekilmeye çalışılmış sonuç felaket olmuş, daha sonra Budapeşte'de yeni bir ekiple çekimlere başlanmış, bir kazadan dolayı yönetmenin bacağını kırılması ve bunun üzerinde başlayan soruşturmadan dolayı macaristan'daki bazı yetkililerin metni görmesi ve metinde yeralan askeri bazı göndermelerden dolayı filmi çekenler sınırdışı edilmiştir. daha sonra ise sıra Hitctcock'a gelecektir.
Filmdeki ajan bayan karakterimiz ise ''Margaret Lockwood''DUR. kendisi ingiliz sinemasındaki tanıdık yüzlerden birisidir.
bence en önemli nokta: müziktir. Diğer filmlerine nazaran az kullanılmasına rağmen, hayati önemde bir değere sahiptir. Konunu yayılması ve daha da ilerlere götürülmesi babında müzik hemen hemen bir çok kilidi açar, başlangıçta Mis froy ile Irish Anderson'in tanışması müzik sayesinde olacaktır ve aynı zamanmda micheal redgrave ile Margareth'in tanışması da. gene kilit noktalardan birisi olan ''ezgi'' de müzik sayesindedir. filmin başlangıcında ortasında sonunda kahramanımızın ıslığında duyduğumuz ''ezgi''dir ki bunu Mcguffin olarak ifade edebiliriz.(filmin başından itibaren duymamıza ve bir çok kez karşımıza gelmesine rağmen onun Mcguffin olduğu sonradan anlaşılacaktır) MCguffinile alakalı olarak Hitchcock Truffaut ile olan röportajında şunları söylemiştir:
''Mcguffin, is the device, the gimmick, the fifth of secret documents, was the original mcguffin, mcguffin is the term we use to cover all that sort of thing, to steal plan or documents or discover secret, it does not matter what it is''
Hitchcock(belki de en sevdiğim yönü bu) filmde çokca ironiyi ima etmekle birlikte, sembollere yüklediği anlam ve bizim bu sembollerin önem kazandığında karşılaştığımız ''jeton düşme''sidir. Otelden ayrılış sahnesinde, üç genç kız Miss Froy'un gözlüğünü bulur ve bu gözlüğü ona götürür daha sonra bu gözlük Irish tarafından farkedilecektir. bir diğer nokta ise bu konuda ''Herman's Herbal Tea''dır ki bunu da Redgrave trenin çöpü boşaltıldığında, bu çöplerden bir kaçının bu çay markasının etiketiyle birlikte cama yapışması sahnesinde ikna olacaktır. Gene filmde tren gürültüsünden Froy ile Irish arasındaki konuşma duyulmaz-birbirlerinin isimlerini sordukları andır- ve bu noktada Froy kendi ismini cama yazar. daha sonraki sahnelerde ise bu Irish tarafından fark edilecektir. işte Hitchcock'un dehası!
Hitctcock'un filmde zorlandığı noktalardan birisi de erkek olan başroloyuncusunu bulmakta zorlanmaktı(bu dönemde ise ''leading man'' karakteri pek bulmak kolay değildi). bu rol görüldüğü gibi micheal redgrave'in olacaktır. Micheal redgrave'den bahsetmek gerekirse, filmde Hitctcock'un asıl kullanmak istediği karakter: ''Robert Donat''tır ki ben de ''39 Stepps'de oyunluğunu takdir etmişimdir.
Micheal Redgrave film hakkındaki bazı hoşnutsuzlukları vardır, tiyatroya pek benzemediğini söyler, bununla birlikte filmin karakterleri arasındaki yabancılığın da filmi etkilediğini ve bazı sahnelerin tekrar ve tekrar çekildiğini belirtmiştir. bazı sahneler konusunda da Hitchcock hakkında şikayet eder. hatta bazı noktaların hızlı geçildiğine dair yakınır ve bunu Hitchcock'a belirtir. bu sahne de Doppo ile kavga ettiği sahnedir. filmdekikarakterizasyonun yavaş yavaş gelişmesi gerektiğini belirtir(!) ve şöyle der: ''there would have three weeks to rehearse such a scene''
Hitchcock ise şöyle yanıtlar:
''well a motion picture we have three minutes''
bu film sadece Redgrave için değil filmde yer alan diğer sanatçılar için de bir sıçrama tahtası bir kırılma noktasıdır.
filmde 25'inci dakikadan sonra tren hareket eder ve olaylar biraz daha hız kazanır.(gerekte film de bu şekilde hareket etmektedir, bir açıdan filmin devinimi ile trenin devinimi birbirine pek kafiyeli) bu sahneye geçiş ise ''tren düdüğü''nden sonradır. aslında bu geçişler ve biraz Hitchcock tarafından ''the 39 Steps''de de uygulanmıştır. onda daha çok panik durumları için ifade etmiştir fikrimce. gene bu geçişte de Irish başına düşen saksı sonucu, çeşitli görüntülerin karışımı ekrana gelir.(bu da sonuncusunda iki geçişin arasında noktadır belki de ikisi arasındaki bağlantıyı gösterir) bu sahneler de bize ''Vertigo'' da Ferguson'un durumunu akla getirmektedir(disorientation).
bundan sonraki sahne filmin sonuna kadar trende geçecektir. bu noktada diğer filmleri ile karşılaştırıldığında, bu filmde daha çok yer almıştır ''39 steps'' ya da Stranger on the train''e göre daha çok sahne yer almaktadır. bunların yanında, bu filmle birlikte tren sahneleri filmlerde Hitctcock ile birlikte yaygınlık ve ün kazanmıştır. Esasen Hitchcock'un filmlerini çektiği yerler bir noktada onu sınırlamasına rağmen(Lifeboat ve Rope'da olduğu gibi) Hitchcock bundan yararlanmasını çok iyi bilmiştir. Froy'un Trenin sesinden dolayı ismini cama yazdığı sahne daha sonra kilit bir öneme haiz olacaktır ki Irish'in yeniden inanmasını sağlayacaktır.