okunası yazılar

entry8 galeri
    6.
  1. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Hazretlerine, ikide bir demir ağlarla kim örmüş, hep biz ördük deyip duruyorsunuz, Atatürk zamanında
    yapılanları sıfıra indiriyorsunuz. Eğer biraz tarih bilseniz bunu söylemeye utanırdınız,
    yüzünüz kızarırdı. O günkü örülen demir ağlar yalnız tren yolları değildi: güçlü eğitim, güçlü ekonomi, güçlü
    demokrasi, güçlü laiklik temelleri atılmasaydı, ne siz bugün o mevkie gelebilirdiniz, ne de
    gösteriş olarak başlarını örttürdüğünüz, yüzleri gözleri boyalı eşlerinizi gavur ülkelerine
    götürüp, gavurların ellerini sıktırabilirdiniz. Özendiğiniz müslüman ülkeleri arasında hangisi bizim ülke gibi?
    Kendi kıyafetinizi bile o demir ağlara borçlusunuz. Hazinesinde borçtan başka bir şey olmayan Osmanlı devleti yıkıntısı üzerine kurulan Türkiye
    Cumhuriyeti, toprağından bir damlasını satmadan, kimselerden borç almadan, bir taraftan
    Osmanlının, diğer tarafta yenilmediğimiz halde yenilmiş sayıldığımız Birinci Cihan Harbi
    borçlarını öderken, yapılan işler yanında sizinkiler çocuk oyuncağı kalır. Okuma yazma, hatta sabun kullanma bilmeyen, verem, sıtma, zührevi hastalıklar, trahom gibi
    bulaşıcı hastalıklardan kahrolan zavallı fakir bir halk. Devletin geliri bu halkın verdiği
    vergilerdi. işte o vergilerle o alay ettiğiniz demir ağlar yapıldı. Kısa zamanda elin parmakları sayımında doktorların özverileriyle hastalıkların önü alınmaya
    çalışılırken neler yapıldı neler! Koskoca ülkede bir çimento fabrikası yoktu. O yüzden evler kerpiç denilen çamurla
    yapılıyordu. Şeker fabrikamız yoktu. Rusya'dan gelen şekerleri bugün gibi hatırlıyorum. Evet
    şeker fabrikaları, çimento fabrikalar, kâğıt, silah, uçak fabrikası, kumaş fabrikaları kuruldu.
    Hem de ülkenin batısından doğusuna kadar dağıtıldı bu fabrikalar. Avrupa'dan bize, yenilemekte olduklarıfabrikaların eskilerin ucuz fiatla satmak istediler.
    Eskiyi almak yine geri kalmışlıktır, diye alınmadı. Batıda Atatürk Fabrikaları diye adlandırılan
    o fabrikalar tiyatro, spor müzik, salonları ile bir kültür merkezi, çalışanlara her türlü rahatı
    sağlayan bir sosyal kurumdu. Ama bu fabrikalarda çalışacak biraz olsun işten anlayan
    işçimiz, teknisyenimiz, mühendisimiz yok gibiydi. Bunlardan bir kısmı burada bizim
    insanımızı eğitmek için dışarıdan getirtildi bir kısmı da Rusya'ya eğitilmek üzere gönderildi. insanımız o kadar yetenekli idi ki, kısa zamanda gerekli olanları öğrendi ve işleri ele aldı. O yüzden Atatürk, ''Türk çalışkandır, zekidir'' demiştir. Siz ise başa geçer geçmez alın teri ve
    büyük bir özveri ile yapılmış o güzel tesisleri satıp satıp yediniz, yedirdiniz. Ülkenin doğusu ve batısı düşman eliyle yanmış yıkılmıştı. Bir taraftan onlar onarılıyor,
    hastaneler okullar yapılıyor, diğer taraftan Ankara bir başkent olacak şekilde
    yapılandırılıyordu. Hemen hemen hiç kara yolu yoktu. Onun için Atatürk, Osmanlı devleti zamanında ne olurdu
    her vilayet senede bir kilometre yol yapsaydı, 500 yılda beşer yüz kilometre ile şehirler
    birbirine bağlanacaktı, demişti. Olan demir yolları da yabancıların elinde idi. Yalnız o mu daha bir çok kurum yabancılara aitti. Bütün onlar ellerinden alınarak ülkenin
    malı yapıldı. Onların üzerine 3.000 kilometrelik tren yolu yapıldı ki, o zaman şimdiki gibi
    dağları bir anda oyacak makineler yoktu. Tüneller kazma ile kazıldı. Elde onları planlayacak
    hesaplayacak mühendisler yoktu. Hatta trenlerde çalışan makinist gibi memurlar bile hep
    Rum, Ermeni olduğundan bu konuda çalışacak insanımız da yoktu. Onun için böyle kimseleri yetiştirmek üzere okul açıldı. Tren rayları yapmak için fabrika
    kuruldu. Şimdi ki gibi ne gerekse dünyanın her yerinden getirilmedi Kilometrelerce kara yolu
    köprüler yapıldı. Demir ağın bir ayağı olan çağdaş eğitim ne kadar önemliydi. Batı araştırmalarda icatlarda
    almış yürümüştü. Ama biz de ne doğru dürüst ilk okul, lise ve ne de araştırmalar yapacak
    üniversite vardı. O yüzden Osmanlı devleti geri kalmış ve yıkılmıştı. Okullar açılsa eğitecek
    kimse yoktu. O yoklukta bir çok alanda eğitim almak üzere Batıya başarılı pek çok gencimiz
    gönderildi. Onlar daha yetişmeden Hitler'in Yahudi oldukları için işlerinden attığı çok değerli bilim
    insanlarının bize sığınmak istemeleriyle onlara açılan kapılarımız sonucu büyük bir eğitim
    atılımı başladı. istanbul'da Darülfünun denilen okul tam bir üniversite oldu. Hukuk, Siyasal Bilgiler, Dil ve
    Tarih-Coğrafya Fakültesi gibi fakültelerle Ankara Üniversitesi'nin temeli atıldı. Gelenlere
    istedikleri kitaplıklar, laboratuarlar sağlandı. Onların derslerini Türkçe'ye çevirecek
    çevirmenler bulundu. Bunların hepsi para ile oluyordu. O paralar, o fakir halkın vergileriyle sağlanıyor, kimseye para yedirilmiyor, rahmetli
    Başbakan inönü kimseye bir kuruş yedirmem diye bar bar bağırıyor, yedirmiyordu. Böylece
    güçlü bir eğitim temeli atıldı. O yüzden Başbakan hazretleri! istediğiniz dalda uzmanları
    elinizin altında bulundurabiliyorsunuz. Bundan sonra imam Hatipler'de yetiştireceğiniz dindar ve kindar o zavallı gençleriniz, Allah'a
    dua ederek, yalvararak size yardımcı olurlar. Böylece elinize aldığınız bu güzel ülkeyi
    kendinizle toprağa gömerek tarihe kara harflerle geçersiniz.
    Muazzez ilmiye ÇIĞ
    25.08.2012
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük