ulucami'ye en yakın kilise "mar petyun keldani kilisesi"dir. yani "suriçi" bölgesindedir. bölgede bulunan balıkçılarbaşı caddesi ise iş merkezleri'nin bulunduğu tarihi hanların, camilerin ve müzelerin olduğu merkezi kalabalık bir caddedir.
kilisenin bulunduğu muhit ise hemen bu kalabalık caddenin arka sokaklarında olan, tarihi "dört ayaklı minare camisi" civarıdır. kilisenin olduğu sokak ise "şeftali sokak"tır. sokakta ermeni dahil her türlü dinden, ırktan insanın bulunduğu yerdir. o muhite oturanların geneli fakir kesimdir. kilisenin bulunduğu bir arka sokakta ise dört girişli "sp.giragos kilisesi" vardır. sanırım 2 veya 3 sene önce bu kilisenin bakım ve onarımı yapıldı ve şuan belirli saatlerde halk ziyaretine açıktır. "sp.giragos kilisesi"nin kuzey kapısının karşısında ise "esma ocak'ın" müzesi' vardır. o muhitte bulunan sokaklar'ın tümü eski taş yapılardan oluşur. sokaklar dolambaçlı ve dardır. diyarbakır'da bu dar sokaklara "küçe"denir. suriçi bölgesi diyarbakır'ın en eski yerleşim yerlerindendir. ayrıca 90'larda en fazla göç alan balıkçılarbaşı'nın arka sokakları olmuştur. çocukluğum bu sokaklarda geçti. yazmak ve anlatmakla tükenmez bir tarihe ve kültüre sahiptir diyarbakır.
önyargı ve korkuları olan kişiler nerede yaşarsa yaşasınlar, nereye giderse gitsinler endişe ve panik dürtüleriyle psikolojik saplantılar içinde yaşayan 'ruh halleri bozuk' kişiler için, fakir insanlar potansiyel suçlu ve katildir. aslında onlar ne katil ne de suçludurlar. zengin olmayıp'ta tabiri caiz'se varoş mahallelerde yaşayan, misafirperver aynı dilli konuşmazsa bile yardım etmek için elinden gelen her şeyi yapmaya çalışan fakir insanlardır. yoksa böyle bir bakış açısı sadece diyarbakır için değil türkiye'de yaşayan ve ülkemizin sorunu, at gözlüklü sözde kendini elit görenlerin fakir insanlara karşı 'tanıma uyan' önyargıları olduğu alenen bilinen bir gerçektir.