tarihi sloganlarla öğrenen neslin kaleminden dökülebilecek en 'akademik' düşüncenin harf ve kelimelerle ifade edilmiş şekli olan varsayımdır.
şimdi sadede gelelim. mikrofonu churchill'e uzatıyoruz:
--spoiler--
"Benim bildiğime göre Tophaneli Hakkı'nın (Nusret, mayın gemisinin komutanıdır) Yaptığını dört yüz yıldan beri hiç kimse yapmamıştır. Beni yirmibeş yıl politikanın dışına fırlattı. Savaşı ikibuçuk yıl uzattı; bu zaman zarfında sekizbuçuk milyon Avrupalı öldü. Biz Çanakkaleyi geçemedik; Rusya komünist oldu. Rusya komünist olurken otuz milyon insan öldü. Sonra Rusya Çin'i komünist yaptı; Çin'in komünist olması da 50 milyon insanın hayatına mal oldu. Biz Çanakkale'yi geçemedik yenilmezliğimizden şüphe başladı, Hindistan'ı ve diğer islâm ülkelerini elimizde tutmak şansını kaybettik. Yalnız bizim sömürgelerimizde değil, bakın Avrupalı ülkelerin müslüman sömürgelerinde aynı ümid ışıldamaya başladı."
churchill kendi milletinden olan insanlara bile acıması olmayan bir politikacıdır. bu sebeple ölenlere üzüldüğünü zannetmiyorum. onu muhtemelen 'siyaseten' söylemiştir. ama ingilizlerin yenilmezliğinden şüphe duyulmaya başlaması konusunda görüşlerinin samimiyeti konusunda endişeye mahal yoktur. çünkü bu adam tam bir ingilizdir.
olayın diğer vechesine gelecek olursak; çanakkaleyi kazanmış olmamız, izlediğimiz 'savaş stratejisi'nin doğruluğunu sorgulamamıza engel değil, çünkü:
deniz savaşındaki şehit sayısı: 57
kara savaşındaki şehit sayısı: (kesin bilinmemekle beraber) 250 bin.
deniz savaşında boğaz'ı zorlayan 'yenilmez armada'yla türk ordusu arasında kıyas kabul etmez uçurumlar vardı.* fakat -buraya dikkat bu isim hiçbir tarih kitabında yok. ayrıca bu ismi biliyor olmam benim tarih allâmesi olduğum anlamına da gelmez. hasbel kader bir yerlerde kitabını bulup hayranlıkla okumuştum- selahaddin adil paşa gibi* bir kumandanın komutasında sadece 57 askerimizi kaybediyoruz.
fakat kara savaşında -yahudi asıllı bir alman olan- otto liman von sanders http://tr.wikipedia.org/wiki/Otto_Liman_von_Sanders -özelllikle- esat paşa ve diğer kumandanlarımızın muhalefetine rağmen ingiliz'lerin karaya çıkarma yapmalarına izin vermiştir. ve bizim çanakkelede yüzbinlerce askerimizin şehit olma sebeplerinin başında -belki de tek- bu gelmektedir.
ayrıca alt seviyedeki alman komutanların sipere yatmış vaziyetteki anzak askerlerine karşı süngü -tekrar ediyorum süngü- hücumu emrini verdiği, ve bu emirler neticesinde bir haftada onbinlerce askerimizin şehit düştüğü, -birisi kafasına sıkıp öldürmesin diye de- o komutanın gece vakti cepheden kaçırırcasına başka bir yere tayin edildiği bilinmektedir. (kaynak: tarihçi hasan basri bilgin.)
asker değilim. 18 gün kamuflaj giyip sonra okulda hocalık yaptığım için askerlik yaptım demekten bile haya ederim. ayrıca komutanlık vasıflarının hangi kıstaslarla ölçüldüğünü de bilmiyorum. amma velakin, karşımızda iki komutan var. birinin komutasında 57 şehit. diğerinin komutasında 250 bin!!?
şimdi:
- almanlarla savaşa girmemiz, onların savaş teknolojisinden yararlanmış olmamız ordumuzun komutasını onların askerlerine vermemizi gerektirir miydi?
- (bunun bir faydası yok biliyorum. ancak) kahir ekseriyeti lise ve üniversite talebesi olan askerlerimiz şehit olmasalardı ve cumhuriyetin ilk yıllarında çektiğimiz - hala çekmekteyiz- kâht-ı rical* sebebiyle perişan olur muyduk?
ve son söz yine bir ingiliz generalinin: "çanakkale savaşını biz kazandık! çünkü osmanlı'nın 'okumuş tabakasını' öldürdük!"
rahman hepimize akıl, fikir, şuur, aksiyon ve ilim nasip etsin.