Western filmi bekleyenlerde yüksek oranda hayal kırıklığı bırakmış bir film. Keza dramı bu derecesine her sahnesinde hissettiren, çaresizliğin kahkahalar içinde kaybolduğu, en güçlü anın belki de en zayıf anındır diyebilen, sorgulatan, düşündüren bir film.
Oyunculuk garip bir meslek!
Bu konuda düşüncem her zaman sabittir aslında. Bir oyuncu ne kadar iyi o role bürünmüşse, o rolü ne kadar iyi oynuyorsa ya çok iyi bir oyuncu ya da o rolde ona ait bir şeyler var. Kendini bulduğu, belki kendinin dahi bilmediği şeyler.
Bu konuda brad pitt iyi bir oyuncu olabilir lakin mimiklerinde, gözlerinin her doluşunda o hüznü bize hissettirdiği sahneler var. casey affleck, robert ford'u yeniden hayata döndürmüş diyebiliriz. 19 yaşında birinin gel gitlerini, dengesiz ve kendini kabul ettirme, ispat etme ruh halini bize çok iyi yansıtıyor.
Robert Ford rolüyle ruhunun derinliklerinden aslında bize bir mesaj veriyor. Her insanın bir dönem kendini kabul ettirme dönemleri vardır. Bu kimi zaman anne baba, arkadaş, örnek aldığın x bireyi, ya da bir sevgili vs.
Hayranlık ile takıntılı olmak arasındaki ince çizginin sınırlarını belirliyor kimi zaman.
Filmin ilk sahnesinden itibaren anlatım yolunu seçerek biraz belgesel biraz da görüntünün sözlerle ahengini hissettiriyor. Jesse james'i kısaca tasvir eden girişiyle jesse'yi yavaşça aklımıza kazıyor.
Robert Ford'un önce frank james'e kendini kabul ettirme çabası, olumsuz yanıta rağmen jesse ile bu ısrarını sürdürmesi kendini ispatlamak için hayran olduğu kişilerle birlikte olabilmek için çabasını gösteriyor.
Aslında bize ilk sahnede Robert'a dair sinyaller veriyor, kendisini yüksekte gören, aslında olduğu kişiden çok farklı olduğunu söyleyen ve hırsı için neler yapabileceğinin ip uçlarını bizlere veriyor.
Başarısız bir tren soygunu girişiminden sonra iki kardeşin yollarının ayrılması ve frank'in jesse'ye son defa bakması, onu son defa görmesi ve büründüğü ruh hali hüznü litrelerce enjekte ediyor damarlarımıza.
Jesse'nin bahçede frank giderken oturuşunu düzeltmesi ben hala güçlüyüm izlenimi vermeye çalıştığını söyleyebiliriz.
Jesse o andan itibaren aslında yalnızlığı hissederek paranoyaklık ve güvensizliğin temellerini atıyor. Çevresindeki insanların dürüst olmaması, abisinin onu dengesizlikleri ve değişen ruh hali yüzünden bırakıp gitmesi jesse'yi tamamen farklı bir kişi olarak gösteriyor bize.
Filmin en çarpıcı bir diğer sahnesi buz tutmuş gölün üzerinde jesse'nin aslında yalnızlığın ve çaresizliğin dibe vuruşunu intihar girişimiyle anlatıyor.
aslında jesse'nin bu tavrı ölümü çoktan kabullendiğini bir göstergesi lakin yine de final sahnesinde jesse'nin kendini öldürmelerine göz yumması tamamen senaryolaştırmanın ürünü olduğunu düşünüyorum. Kim bilir belki de bezginliğin açığa çıkmasıdır.
Atına sarılıp ağlayan bir kovboy ne kadar kulağa ilginç gelse de yorulmuşluğun ve pişmanlığın, çaresizliğin jesse'ye tekrar hatırlatıldığı bir sahne olmuştur.
Robert Ford'un verebileceği zararı tahmin edebilen ama ne yapacağını kestiremeyen jesse onu yakınında tutmaya karar verdiği an aslında onun ya da kendisinin ölüm fermanını imzalamıştır.
Filmin arasına serpiştirlen sahte gülüşler aslında insanların taktığı maskeyi simgeliyor. 3 maymunu oynarken role iyi bürünüp kendinden bir şey katan sahneler.
jesse'nin her şeyi bildiği halde onların dürüst davranmasını beklemesi aslında hala birilerine güvenebilme hissini aşılıyor bize. Ne yazık ki bu davranışı çabadan öteye gitmiyor.
Jesse'nin robert ford'a silah hediye ettiği sahne ölümü kabullenişinin, buna rağmen robert'la kedinin fareyle oynaması gibi oynayan jesse'nin bir gün verdiği silahın kendisine doğrultulacağını bilmesi intiharın bir başka çeşidir diyebiliriz.
Jesse james'in ölüm sahnesi film için, oyunculuk adına zirve olmuştur. Robert'ın abisinin dostuyla kardeşi arasında kalması, robert'ın başarısız çabalarından sonra jesse'yi öldürmek için eline bir fırsatın geçmesi ve jesse'nin kendi ölümünü istediği şekil ve zamanda belirlemesi. Kısaca intiharı.
Robert Ford karakteri jesse james'in ölümünden sonra olgunlaşması ve pişmanlığı her anında yaşaması, onu aşkışlayacaklarını düşünmesi ve hayatl kırıklığı.
Gençken öngörüsünün olmadığı için yaşanacakları tahmin edemediğini söylediği sahne duyduğu pişmanlığın tasviriydi adeta.
Film müziklerine gelecek olursak bu kadar hüznü, aksiyonu hissettiren en önemli araçlardan biriydi. Müziklerin sahnelere tam olarak oturtulması ve ehr sahnenin o duygusunu bize hissettirmesinde önemli etken olması nick cave'e hakkını vermemiz gerektiğini düşündürüyor.
Bar sahnesinde gitarıyla oyuncu olarak da katkı yapmış son zamanların en önemli soundtracklerine imza atan adam.
Sonuç olarak güzel izlenmeye ve arşiv yapmaya değer bir film.