Altı yıl arayla iki kez yaşadığım tarifsiz üzücü durum. Üç yıl olmuş. Öbür dünyayı seçmen en haklı haksızlıktı. Kocaman hiç geçmeyecek pişmanlıklar var içimde. Neden yalnız bıraktım, neden sana bitki çayları almadım, neden uyuyamadığın zamanlar yanında kalmadım. Hep bir suçluluk duygusu... Bitmeyen keşkeler. Güne evden birine günaydın diyerek başladığımda, yine ev halkından birine iyi geceler dileyip uyuduğumda, gece uyanıp evde yalnız olmadığımı hatırlayıp huzur bulduğumda, hele bazen yalnız yediğim akşam yemeklerinde seni çok iyi anlıyorum ve içimde bitmesi mümkün olmayan suçluluk duygusu yine. Pişmanlık.
Halanın ölmesi demek çok özlemek demek... Babanız hayatta olduğu halde yetim gibi hissetmek demek. Ölümden korkmamak artık. Her an, iyi olup olmadığını merak etmek. Zamanın hafifletici etkisinin olmadığını anlamak demek.
Bileğimde senin el yazın senin ismin, içimdeki özleminden izinden daha kalıcı değil elbet. Yokluğun benim parçam.
Her gece daha çok yalvarıyorum; 'imdada yetişin rüyalar' diye ve çok geç ama her ne kadar kabul edemesem de her an çok iyi anlıyorum seni ve senin gibi gözlerini kapatıp dünyaya veda etmek isteyenleri... Canım halam, anneyarım, baba bütünüm, her şeyim.