ta burama kadar geldi artık. anlatmadan edemeyecem!
orta okulda abiler denen bir şey duyduk. evlerine gittik, kitaplar okuduk sohbetler ettik(!).
okunan kitapların hepsi risalelerdi, veyahut fetullah gülenin kitaplarıydı.
sohbetlerin hepsi hocaefendinin başarılarıydı.
eyvallah dedik, biraz gittik biraz gitmedik ve atlattık.
liseye geldik, serhat(fem,körfez,maltepe) dershanesine gittim. afedersin düz lise gibi 1500 öğrencisi var. en iyi ikinci sınıftaydım ama kimse ilgilenmedi. destek olmadı, yardımcı olmadı derslerime. adı dershaneydi ama bildiğin parahane! derse gelip kalabalık yapmayalım diye gözlerimizin içine bakıyorlardı. (kırık-yırtık-sivri bir kişilik olmadığım halde)
sallamatik de olsa liseyi de atlattık.
sıra geldi tercihlere...
ee bunca yıl adamlara para bayılmışsın, seni bırakırlar mı!
gel gel sen bizim melikşah üni. ye gel şakirt! geliyim gelmesine de pahalı ama.
gel sen biz birşeyler ayarlarız.
yazdık tercihi tuttu. girdik dershane müdürünün odasına, yardım etsin bize.
"vallaha o başka kurum, biz başka kurumuz. bir şey gelmez elimden."
yıllık 8.000 tl yi vermeyi göze alabiliyor muyum? hayır. hani fiyatta yardım edecektin mübarek(!)
gitmedim. günde 2 defa telefonla aradılar, yok kredi yok ödeme planı. yok kardeşim gelmiyorum. sizin yapacağınız yardım bu kadar olur.
bu sırada kardeşim başka işe girdi. birkaç gün sonra bölüm şefi işten çıkarttı. sebep?
çok feyzli bir badem bıyıklı abimiz işe girecekmiş orada.