insanlara acı çektirmeyi seviyordu, hatta çoğu zaman dünya üzerinde merhamet diye bir duygu olduğundan kimse onu haberdar etmemiş gibi davranıyordu.
insan doğasının çoğu filozofun iddialarının aksine doğuştan gelen özelliklerden değil çevreden etkilenerek de şekillendiğinin; öyküde işlenen zorbalık-merhamet olgularının biçimlenmesinde insanların önemli rol oynadıklarının belirterek insan tutum ve davranışlarının nelere yol açabileceğini anlatan öykünün mesajına ısındırmak hazırlık yapmak için uygun bir ara cümle olmuş.
Katalan Fransa da etnik bir gruptur; isimlerden, sokak isimlerinden de anlaşılacağı üzere yazar yabancı bir kültürün içindeki herhangi bir olayı bize aktarmak istemiş. ilk bakışta çok spesifik gibi aslında aktarılan konu, özü itibariyle oldukça evrensel bir konudur. kendi memleketimizde isimleri değiştirirsek aynı insanlık sorununu görmek muhtemel. Ayrıca öykünün atmosferi yazarın bir çok araştırma yaptığını ya da belli bir birikimi olduğunu hissettiriyor. Çoğu öykü yazarları yazdıkları öykülerde kısmen yabancı öğelere ihtiyaç duyduğu halde bunlara çok fazla yer vermekten korkarlar; özentilik ya da abartı olarak algılanması korkusu ya da bunu başaramama korkusu bunun başlıca nedenleri arasındadır. oysaki yazar herhangi başarılı bir yabancı yazarın kendi çevresini anlattığı rahatlıkla hiç eğreti durmadan bilgisini ve kurgusunu bize başarılı bir şekilde sunabilmiştir. Öykü ve diğer türler kişinin hayal dünyasının birikimiyle yoğrularak ortaya çıkar. nereden hangi dilden olursa olsun müzikte, edebiyatta, sanatta evrenselliği yakalamak her kulağa her akla her kalbe dokunabilmek önemlidir.
benim ise pek siyaset ile işim olmazdı. partiye bugüne kadar sadece iki kez gitmiştim, o da güç bela, bin bir korku ile. zira benim babam franco sempatizanı bir askerdi ve bırakın katalan bir partiye gittiğimi, katalan bir arkadaşım olduğunu duysa yüzümü contrerasınkinden çok daha beter yapardı.
yazarın birikimini- yeteneğini doğru şekilde sentezlemesi, dile hakimiyeti ve akıcılığı dikkat çekici.
contreras gibi bir insanın kendisine tüm korkularını yenme şansı veren bir nesnenin önünde bir köle gibi diz çökmesi; o nesneye karşı duyduğu travmatik bir sadakatten başka bir şey değildi.
Konunun asıl konuşlandığı mesajın, son haline bakarak söyleyebilirim ki soba konusunu en anlamlı işleyen öykülerden biridir.
Öykü arka planını oluşturmak birikime bunu öyküye aktarabilmek ise yeteneğe ihtiyaç duyar bu anlamda başarılı ve konusu itibariyle de farklı buldum. ilginç ve okunması gereken bir öykü. yazarın ellerine sağlık.